Tom wants to compete again.
- Tom tekrar yarışmak istiyor.
Do you seriously want to race me?
- Cidden benimle yarışmak istiyor musun?
We should probably postpone the competition.
- Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.
Tom dropped out of the competition.
- Tom yarışmadan ayrıldı.
The contestant made two false starts.
- Yarışmacı, iki yanlış start yaptı.
Many students took part in the contest.
- Çok sayıda öğrenci yarışmaya katıldı.
I am training hard so that I may win the race.
- Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.
Don't race the car. We want to make it go as far as possible.
- Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.
This soccer match is full of energetic and splendid competition.
- Bu futbol maçı enerji dolu ve görkemli yarışmadır.
John represented his class in the swimming match.
- John yüzme yarışmasında sınıfını temsil etti.
Only four horses competed in the race.
- Sadece dört at yarışta yarıştı.
Ten teams competed for the prize.
- On takım ödül için yarıştı.
The wrestler had his right leg broken in a bout.
- Bir yarışmada güreşçinin sağ bacağı kırıldı.
We are supposed to take part in the athletic meet tomorrow.
- Yarın atletik yarışmaya katılmamız gerekiyor.
The athletic meet was put off until next week.
- Atletik yarışma gelecek haftaya kadar ertelendi.
The diving competition is one of Mary's favorite events to watch in the Olympics.
- Dalış yarışması Olimpiyatları izlemek için Mary'nin favori olaylardan biridir.
The athletic meet is an annual event.
- Atletizm yarışması yıllık bir etkinliktir.
The wrestler had his right leg broken in a bout.
- Bir yarışmada güreşçinin sağ bacağı kırıldı.
Nobody can compete with that.
- Hiç kimse onunla yarışamaz.
We can't compete with that.
- Biz onunla yarışamayız.
He was disqualified from taking part in the contest.
- O, yarışmaya katılmaktan diskalifiye edildi.
Many students took part in the contest.
- Çok sayıda öğrenci yarışmaya katıldı.
What's your favorite racing game?
- Gözde yarış oyunun nedir?
He knows better than to spend all his money on horse racing.
- Bütün parasını at yarışına harcamayacak kadar akıllı.
Tom won the fishing tournament.
- Balık avı yarışmasını Tom kazandı.
Tom started racing at the age of thirteen.
- Tom on üç yaşında yarışmaya başladı.
I love competing with Tom.
- Tom'la yarışmayı seviyorum.
I'm looking forward to competing.
- Ben yarışmayı dört gözle bekliyorum.
The Yankees are running away with the pennant race.
- Bayrak yarışında Yankiler fark atıyorlar.
She was strong enough to run a 10-mile race.
- 10 millik bir yarışı koşmak için yeterince güçlüydü.