Tom is distantly related to Mary.
- Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.
We live many miles distant from each other.
- Biz birbirimizden kilometrelerce uzakta yaşıyoruz.
We sat talking about the remote past.
- Uzak geçmiş hakkında konuşarak oturduk.
The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
- Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
An apple a day keeps the doctor away.
- Her gün bir elma, doktoru uzak tutar.
The story is set in Neuilly-on-the-Seine, a French town not far from Paris.
- Hikaye Neuilly -on-the -Seine'da sahnelenmiştir, Paris'ten çok uzak olmayan bir Fransız kasabası.
How far away is the airport?
- Havaalanı ne kadar uzak?
Keep your hands off my bicycle.
- Ellerini bisikletimden uzak tut.
Other people are always off the point.
- Diğer insanlar her zaman konudan uzaklar.
Tom wanted to get as far away from Mary as he could.
- Tom elinden geldiği kadar Mary'den uzaklara gitmek istedi.
He came from far away.
- O, çok uzaklardan geldi.
Christmas isn't far off now.
- Noel artık uzak değil.
He who wants to travel the path of wisdom must not fear failure, for no matter how much progress he makes, his goal remains unattainably far off.
- Bilgelik yolunda yürümek isteyen hatadan korkmamalı, zira ne kadar çok gelişme yaparsa yapsın hiç önemi yok, onun amacı elde edilemeyecek kadar uzak kalır.
Tom lives in an apartment not far from my place.
- Tom benim yerimden uzakta olmayan bir apartmanda yaşıyor.
Tom and Mary are growing further and further apart.
- Tom ve Mary gittikçe birbirlerinden uzaklaşıyorlar.
Books can transport you to faraway lands, both real and imagined.
- Kitaplar sizi hem gerçek hem de hayali uzak memleketlere götürebilir.
They moved farther away from the fire.
- Onlar yangından uzaklaştılar.
The school is farther than the station.
- Okul istasyondan daha uzaktır.
We need to keep bacteria out of food.
- Gıdaları bakterilerden uzak tutmalıyız.
Try to stay out of trouble.
- Beladan uzak kalmaya çalışın.
The islet resembled a tortoise from afar.
- Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
To love humanity, it must be viewed from afar.
- İnsanlığı sevmek için uzaktan izlenebilir olmalıdır.
It's highly unlikely that our taxes will be lowered.
- Vergilerimizin düşürülmesi uzak ihtimal.
I think it's highly unlikely that Tom will go bowling.
- Bence Tom'un bowlinge gideceği uzak ihtimal
You must keep this machine free from dust.
- Bu makineyi tozdan uzak tutmalısınız.
With your children away, you must have a lot of free time.
- Çocuklarınız uzakta olduğu için, bir sürü boş zamanınız olmalı.
Nobody ever comes to see us in this out-of-the-way village.
- Bu uzak köyde hiç kimse asla bizi görmeye gelmez.
Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
We can see distant objects with a telescope.
- Bir teleskopla uzak nesneleri görebiliriz.
I was a telemarketer for about a week.
- Ben yaklaşık bir hafta boyunca uzaktan pazarlamacıydım.
He always stands aloof from the masses.
- O her zaman kitlelerden uzak duruyor.
It happened that I saw my friend walking in the distance.
- Tesadüfen arkadaşımın uzakta yürüdüğünü gördüm.
Seen at a distance, the rock looks like a squatting human figure.
- Uzaktan bakıldığında, kaya, çömelen bir insan figürüne benziyor.
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
Keep out of the way, please.
- Yoldan uzak durun, lütfen.
He looked back at us many times and walked away.
- O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
Tom got back in his car and drove away.
- Tom arabasına döndü ve uzaklaştı.
Please store in a cool and dry place, out of direct sunlight.
- Lütfen doğrudan güneş ışığından uzakta, serin ve kuru bir yerde saklayın.
You're wide of the mark.
- Sizin tahmin hedeften uzak.
Fadil's job kept him removed from the outside world.
- Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
The injured were removed from the scene.
- Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.