tiny

listen to the pronunciation of tiny
İngilizce - Türkçe
{s} mini mini
ufacık

Dünya ve Güneş, Samanyolu Galaksi'sindeki milyarlarca yıldız arasında sadece ufacık noktadırlar. - The Earth and Sun are just tiny dots among the billions of stars in the Milky Way Galaxy.

Bebek ufacık elini uzattı. - The baby held out his tiny hand.

minicik
küçücük

Tom, Mary'nin donutundan küçücük bir ısırık aldı. - Tom took a tiny bite out of Mary's donut.

Bu küçücük köyde elli aile yaşıyor. - Fifty families live in this tiny village.

{s} minik

Mary minik sulama kutusuyla annesinin bahçeyi sulamasına yardım etti. - Mary helped her mother water the garden with her tiny watering can.

Hollanda halk biliminde kabouterler yer altında yaşayan minik insanlardır. - In Dutch folklore, kabouters are tiny people who live underground.

{s} minnacık

Onu son gördüğünde, o sadece minnacık bir bebekti. - The last time you saw her, she was just a tiny baby.

ufacık tefecik
minimini
ufaklık
ufak tefek
{s} mini

Fiber-optik kablolar insan kılları kadar ince minik cam elyafından oluşur. - Fiber-optic cables are made up of tiny glass fibers which are as thin as human hairs.

Tom sebze bahçesine minik domates fidelerini dikkatlice dikti. - Tom carefully transplanted the tiny tomato seedlings into his vegetable patch.

ufak çocuk
küçük

Tom Mary'nin gözlemesinden küçük bir lokma aldı. - Tom took a tiny bite of Mary's donut.

O, bana küçük bir oyuncak aldı. - She got me a tiny toy.

bacak kadar
çok küçük
bit kadar
tiny little town
küçücük kasaba
tiny tot
ufak miktarda
tiny and round
mercimek kadar
tiny fly
(Hayvan Bilim, Zooloji) minik sinek
tiny integer
(Bilgisayar) çok küçük tamsayı
tiny view
(Bilgisayar) küçük görünüm
tiniest
en ufak

O, hayatımda şimdiye kadar gördüğüm en ufak hamam böceğiydi. - That was the tiniest cockroach I've ever seen in my life.

very small
azıcık
teensy
sıkıntılı
extremely minute; tiny
son derece dakika; küçücük
teensy
sıkntılı
teeny-tiny
Mini minnacık, minnacık, minik, minicik, ufacık
very small
küçücük
very small
çok küçük

Benim odam çok küçük. - My room is very small.

Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir. - Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.

very small
ufacık
Türkçe - Türkçe
İngilizce - İngilizce
very small
{a} diminutive, puny, little, small, slender
Something or someone that is tiny is extremely small. The living room is tiny Though she was tiny, she had a very loud voice
Very small; little; puny
{s} miniature, very small
very small; "diminutive in stature"; "a lilliputian chest of drawers"; "her petite figure"; "tiny feet"; "the flyspeck nation of Bahrain moved toward democracy"
teensy
Tiny Tim
A fictional poor and disabled boy whose foretold near death is ultimately avoided by Ebenezer Scrooge in the classic tale A Christmas Carol by Charles Dickens
Tiny Tim
a character in the story A Christmas Carol (1843) by Charles Dickens. He is the young son of Bob Cratchit, who works for Scrooge, and is very ill and cannot walk. At the end of the book, he says "God bless us, every one!
tiny bit
slight amount, a little, a bit, a pinch
tiny particles
small pieces, miniature particles, small fractions
tiniest
Superlative form of tiny
tiniest
The smallest of three or more objects

That was the smallest house I've ever seen.

tinier
comparative of tiny
tiniest
superlative of tiny
tininess
{i} smallness, littleness
tininess
The property of being tinny
Türkçe - İngilizce

tiny teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

bülbül çanağı gibi tiny
(bowl)
ufacık tefecik tiny, diminutive, pint-sized, no bigger than
a minute
tiny