tedbirli

listen to the pronunciation of tedbirli
Türkçe - İngilizce
{s} cautious

We're just being cautious. - Biz sadece tedbirli davranıyoruz.

Tom cautiously pushed the door open and entered the room. - Tom tedbirli bir şekilde kapıyı açtı ve odaya girdi.

{s} prudent

Tom is just being prudent, isn't he? - Tom sadece tedbirli davranıyor, değil mi?

A miser hoards money not because he is prudent but because he is greedy. - Bir cimri tedbirli olduğu için değil fakat açgözlü olduğu için para biriktirir.

careful
precautious
vigilant
argus
hooly
fail-proof
precautionary
cagey
fail proof
forethoughted, provident; prudent
fail-safe
guarded
wary

Mary is wary of strangers. - Mary yabancılara karşı tedbirli.

prudential
discreet
Fabian
advised
tactical
well-advised
canny
circumspect
deliberative
politic
forethoughtful
circumspect, chary, prudent, cautious
forethoughtedly, providently; prudently
deliberate
sparing
fail safe
judicious
precautional
chary
gingerly
well advised
forehanded
failsafe
providencs
tedbir
measure

Tom opposed the measure. - Tom tedbire karşı çıktı.

Preventive measures are much more effective than the actual treatment. - Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.

tedbir
(Hukuk) precaution

I would have to take precautionary steps to keep him out. - Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.

Every precaution has been taken. - Bütün tedbirler alındı.

tedbirli olmak
guard
tedbirli olmak
be prudent
tedbirli davranmak
Do something with caution, do something with care
tedbirli davranmak
Do something gingerly
tedbirli davranmak
to cautious
tedbirli bir biçimde
forethoughtfully
tedbirli bir şekilde
vigilantly
tedbirli bir şekilde
forehandedly
tedbirli bir şekilde
warily
tedbirli bir şekilde
tactically
tedbirli insan kuralı
(Ticaret) prudent man rule
tedbirli karakol süresi
(Askeri) prudent limit of patrol
tedbirli kimse
hedger
tedbirli olma
deliberation
tedbirli olmak
hold back
tedbirli uçuş sahası
(Askeri) airspace caution area
tedbirli yakma
advance burn
tedbirli yatırım
(Ticaret) prudent investment
tedbirli şekilde
providently
tedbir
{i} discretion

I appreciate your discretion. - Tedbirini takdir ediyorum.

tedbir
caution
tedbir
{i} Providence
tedbir
cautiousness
tedbir
(Ticaret) device
tedbir
diligence
tedbir
prophylactic
tedbir
circumspection
tedbir
(Ticaret) measures

Fire cannot be prevented by half measures. - Yangın yetersiz tedbirlerle önlenemez.

Greece is taking radical measures to prevent a collapse of its financial system. - Yunanistan mali sisteminin çökmesini önlemek için radikal tedbirler alıyor.

tedbir
discreetness
tedbir
step

I would have to take precautionary steps to keep him out. - Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım.

We have to take steps to prevent air pollution. - Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.

tedbir
shift
Tedbir
(Tıp) manoeuver, maneuver
tedbir
sparingness
tedbir
forethought
tedbir
foresight
tedbir
precaution, measure önlem
tedbir
protection
tedbir
expedient
tedbir
policy
tedbir
hedge
tedbir
maneuver
Türkçe - Türkçe
Önceden hazırlıklı davranan, önlemini zamanında alan, müdebbir: "Terbiyeli, tedbirli, ağzı sıkı, aklı başında bir hizmetçi arıyorlar."- H. R. Gürpınar
Hazırlıklı bir biçimde, önceden düşünerek
Hazırlıklı bir biçimde, önceden düşünerek: "Mektubunu yazı makinesinde yazarak ihtiyatlı ve tedbirli hareket etmeyi unutmamış."- R. H. Karay
Önceden hazırlıklı davranan, önlemini zamanında alan, müdebbir
(Hukuk) MÜDEBBİR
TEDBİR
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi te'min edecek veya def' edecek yol
TEDBİR
(Osmanlı Dönemi) Cenab-ı Hakk'ın Hakîm ismine uygun hareket, riayet
TEDBİR
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyde muvaffakiyet için lâzım gelen hazırlık
tedbir
Önlem

Kongre önlemi onaylamadı. - Kongre tedbiri tasdik etmedi.

Biz her önlemi aldık. - Biz her tedbiri aldık.

tedbir
Hazırlık: "Amma ki, töre değiştirmek çok tedbir ve çok düşünce ister."- T. Buğra
tedbir
(Osmanlı Dönemi) bir şeyi temin edecek veya def edecek yol, idâre etme; maksada uygun olarak işi yürütme, kararlaştırma
tedbirli