gün

listen to the pronunciation of gün
Turkish - English

Definition of gün in Turkish English dictionary

<span class="word-self">günspan>
day

And I will raise it again in three days. - Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.

We must sleep at least seven hours a day. - Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

<span class="word-self">günspan>
day, days, time, times, period
günler
days

This is the house where I lived in my early days. - Burası benim ilk günlerimi yaşadığım evdir.

In those days, I used to get up at six every morning. - O günlerde her sabah altıda kalkardım.

<span class="word-self">günspan>
happy days, better times, days of happiness
<span class="word-self">günspan>
sunlight

Don't expose this chemical to direct sunlight. - Kimyasal maddeyi doğrudan güneş ışığına maruz bırakma.

Paintings should not be exposed to direct sunlight. - Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

<span class="word-self">günspan>
present

My grandfather gave me a birthday present. - Büyükbabam bana bir doğum günü hediyesi verdi.

I would like to give him a present for his birthday. - Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.

<span class="word-self">günspan>
today

Today is the hottest day this year. - Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.

Today is June 18th and it is Muiriel's birthday! - Bugün Haziran'ın 18'i ve bugün Muiriel'in doğum günü!

<span class="word-self">günspan>
(Bilgisayar) on
<span class="word-self">günspan>
sunshine

The sunshine tempted people out. - Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.

This room doesn't get much sunshine. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.

<span class="word-self">günspan>
time

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

günler
times

We did have some good times. - Güzel günlerimiz oldu.

The cottage reminded me of the happy times I had spent with her. - Sayfiye evi bana onunla birlikte geçirdiğim mutlu günleri hatırlattı.

<span class="word-self">günspan>
special day, feast day
<span class="word-self">günspan>
date (a given point of time)
<span class="word-self">günspan>
day, time
<span class="word-self">günspan>
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

<span class="word-self">günspan>
a woman's at-home day
<span class="word-self">günspan>
the day
<span class="word-self">günspan>
on the day
<span class="word-self">günspan>
day a
<span class="word-self">günspan>
by the day
<span class="word-self">günspan>
daytime, day
<span class="word-self">günspan>
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
<span class="word-self">günspan>
daylight, sunlight
<span class="word-self">günspan>
(Hukuk) date

Which is the date of your birthday? - Doğum günün hangi tarih?

Tom had a date for Valentine's Day. - Tom'un sevgililer günü için bir randevusu vardı.

<span class="word-self">günspan>
sun

A warm, sunny day is ideal for a picnic. - Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.

You don't go to school on Sunday, do you? - Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?

<span class="word-self">günspan>
bee

He has been unconscious for three days. - Onun üç gün boyunca bilinci kapalı.

There is nothing like a glass of beer after a whole day's work. - Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.

Turkish - Turkish

Definition of gün in Turkish Turkish dictionary

<span class="word-self">günspan>
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
<span class="word-self">günspan>
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
<span class="word-self">günspan>
Güneş ışığı
<span class="word-self">günspan>
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
<span class="word-self">günspan>
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
<span class="word-self">günspan>
Tarih
<span class="word-self">Günspan>
(Hukuk) YEVM
<span class="word-self">Günspan>
ruz
Günler
(Hukuk) EYYA
Günler
(Hukuk) EYYAM
<span class="word-self">günspan>
Zaman, sıra
<span class="word-self">günspan>
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
<span class="word-self">günspan>
Güneş

Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu. - güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.

güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.

<span class="word-self">günspan>
İçinde bulunulan zaman
<span class="word-self">günspan>
İyi yaşanmış zaman
<span class="word-self">günspan>
Çağ, devir
<span class="word-self">günspan>
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
<span class="word-self">günspan>
Bayram niteliğinde özel gün
<span class="word-self">günspan>
Gündüz
gün
Favorites