She kindly gave me a ride home.
- O beni nezaketle eve götürdü.
I will never forget your kindness so long as I live.
- Yaşadığım sürece nezaketini asla unutmayacağım.
I deeply appreciate your advice and kindness.
- Tavsiyen ve nezaketin için içten minnettarım.
In Japan, bowing is common courtesy.
- Japonya'da eğilmek yaygın bir nezakettir.
Thank you for your courtesy.
- Nezaketiniz için teşekkürler.
Virtue, perhaps, is nothing more than politeness of soul.
- Erdem, belki de sadece ruhun nezaketidir.
What people call political correctness is in reality politeness.
- İnsanlar siyasi doğruluk olarak adlandırdıkları şey gerçekte nezakettir.
She answered him with cold civility.
- O, onu soğuk nezaketle yanıtladı.
Tom didn't have the decency to admit that he was wrong.
- Tom hatalı olduğunu kabul edecek nezakete sahip değildi.
She had the decency to apologize.
- Özür dileme nezaketi vardı.