Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.
- Her manner of speaking gets on my nerves.
Tom çok iyi tutuma sahip.
- Tom has very good manners.
Tom'un hiç tutumu yok.
- Tom has no manners at all.
Tom'un yüz hatları ve tavırları babasınına çok benzer.
- Tom's facial features and mannerisms are very much like those of his father.
Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil.
- His manners aren't those of a gentleman.
Dennis'in kaba davranışları yoktur.
- Dennis doesn't have rough manners.
Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir.
- His manners are not those of a gentleman.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
O, çocuklarını nasıl terbiye ediyor?
- How does he teach his kids manners?
Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.
- I was appalled by her lack of good manners.
Bu kitap Amerika'nın görgü ve gelenekleri üzerinedir.
- This book is on the manners and customs of America.
but Genevieve's laugh roused her again, partly because she thought it less mannerly than accorded with the girl's usual politeness.
These people have strange manners.