meraklanmak

listen to the pronunciation of meraklanmak
Турецкий язык - Английский Язык
anxious
get anxious
flap
get curious
to be anxious
be anxious
worry
grow wiser
for (someone's) curiosity to be aroused
to worry (about), be anxious (about)
to be anxious, to worry; to get curious
wonder
merak
{i} curiosity

Curiosity killed the cat. - Fazla merak iyi değildir.

Her story excited curiosity in the children. - Onun hikayesi çocuklarda merak uyandırdı.

merak
worry

Don't worry. It's OK. - Merak etmeyin. Tamam.

Don't worry. They will be supervised. - Sen merak etme. Başlarında nezaretçi bulunacak.

merak
{i} interest

Ania is interested in computers. - Ania bilgisayarlara meraklıdır.

My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there. - Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.

merak
{i} concern

Your friends are really concerned about your health. - Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.

merak
wonder

He will be wondering what we are doing. - Ne yaptığımızı merak ediyor olacak.

Tom wonders if it's true. - Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.

merak
{i} whim
merak
{i} fancy

He has a great fancy for travelling. - Onun seyahat için büyük bir merakı var.

merak
great interest
merak
keenness
merak
maggot
merak
fond

My sister is fond of music. - Kız kardeşim müziğe meraklıdır.

I am fond of the cinema. - Ben sinema meraklısıyım.

merak
foible
merak
passion

I have no special talents. I am only passionately curious. - Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.

merak
(Argo) kick
merak
fuss
merak
espial
merak
mania
merak
relish
merak
taste

She wondered how his lips would taste. - O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.

This popcorn tastes stale. I wonder when it was popped. - Bu patlamış mısırların tadı bayat. Ne zaman yapıldıklarını merak ediyorum.

merak
conceive
merak
fad

Fadil became interested in Islam. - Fadıl, İslam'a merak sardı.

merak
solicitude
merak
cult

I am curious about Japanese culture. - Japon kültürünü merak ediyorum.

merak
inquietude
merak
wondered about
merak
be wondering
merak
sensation
merak
hobby

Tom is a model railroad hobbyist. - Tom model demiryolu meraklısı.

Tom calls himself a hobbyist. - Tom kendine meraklı diyor.

merak
great interest in, great liking for; passion for (something)
merak
disquiet
merak
anxiety, worry
merak
wonderment
merak
disquietude
merak
being particular or fastidious about
merak
care

I wonder if Tom and I can take care of ourselves. - Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.

Don't worry. I'll take care of that. - Merak etmeyin. Onunla ilgileneceğim.

merak
curiosity; great interest, concern, passion; anxiety, solicitude, worry
merak
bug
merak
avocation
merak
anxiety
merak
crotchet
merak
missile
Турецкий язык - Турецкий язык
Kaygılanmak, üzülmek, tasalanmak, sebebini anlamak için çaba harcamak
merak
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek: "Ona bu merak nereden, nasıl, niçin, ne zaman illet olmuştur diye az kafa yormadım."- H. Taner
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Kuruntu, telâş. İç sıkıntısı. İç darlığı.(... Merak, hastalığı ziyade ettiği gibi hikmet-i İlâhiyeyi ittiham ve rahmet-i İlâhiyeyi tenkid ve Hâlik-ı Rahiminden şekva hükmünde olduğu için aksi maksadiyle tokad yer, hastalığı ziyadeleşir. L.)
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Dalgınlık. Kara sevdâ
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi öğrenmek istemek. Çok şiddetli arzu. Heves. Düşkünlük
Merak
(Osmanlı Dönemi) BESS
merak
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği: "Öteden beri güzel giyinmeye, güzel konuşmaya merakım vardır."- R. N. Güntekin
merak
Kaygı, tasa
merak
Düşkünlük, heves
merak
öğrenme isteği
merak
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği
merak
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek
meraklanma
Meraklanmak işi
meraklanmak
Избранное