He will find the bus stop easily.
- Otobüs durağını kolayca bulacaktır.
She catches colds easily.
- O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
The eloquent scholar readily participated in the debate.
- Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
- Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
Sami always had pills within easy reach.
- Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
Statistics are easy to misinterpret.
- İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
She mounted the horse with ease.
- O, kolayca ata bindi.
He writes English with ease.
- O kolayca İngilizce yazıyor.
This zipper doesn't zip smoothly.
- Bu fermuar kolayca kapanmıyor.
We forget our faults easily if no one knows them as well as us.
- Eğer hiç kimse onları bizim kadar iyi bilmiyorsa hatalarımızı kolayca unutabiliriz.