My roommate is prodigal when it comes to spending money on movies; he buys them the day they're released, regardless of price.
- Oda arkadaşım, filmlere para harcama söz konusu olduğunda, müsriftir; o fiyatı ne olursa olsun, onları piyasaya çıktığı gün alıyor.
We have to cut business expenses here. Haven't you ever heard of looking at how much you're getting before you start spending?
- Biz burada iş giderlerini kısmak zorundayız. Sen hiç harcamaya başlamadan önce ne kadar kazandığına bakmayı duymadın mı?
Furnishing a new apartment requires large expenses.
- Yeni bir daireyi döşemek büyük harcamalar gerektirir.
I have to reduce my expenses this month.
- Bu ay harcamalarımı kısmam gerekiyor.
The expenditure totaled 200,000 yen.
- Harcama 200.000 yen'i buldu.
Expenditures must be reduced.
- Harcamalar düşürülmelidir.
I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French.
- Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.
People had more money to spend on new goods.
- İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.
I have to reduce my expenses this month.
- Bu ay harcamalarımı düşürmem gerekiyor.
We must cut down our expenses.
- Harcamalarımızı kısmalıyız.
We reduced our spending during the recession.
- Biz durgunluk döneminde harcamayı azalttık.
You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
- Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
It's too bad people use computers to waste time.
- İnsanların zaman harcamak için bilgisayarları kullanmaları çok kötü.
Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle.
- Tom kullanılmış bir motorsiklet için 300 dolardan daha fazla harcamak istemiyor.
I don't want to blow it.
- Bunu harcamak istemiyorum.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
She earns more than she spends.
- O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
They spent six months building the house.
- Onlar evi yapmak için altı ay harcadılar.
McKinley spent three-and-a-half-million dollars.
- McKinley, üç buçuk milyon dolar harcadı.
They will need to reduce their expenditures.
- Onların harcamalarını azaltmaları gerekecek.
The expenditure totaled 200,000 yen.
- Harcama 200.000 yen'i buldu.
They will need to reduce their expenditures.
- Onların harcamalarını azaltmaları gerekecek.
Expenditures must be reduced.
- Harcamalar düşürülmelidir.
Don't waste your time and money.
- Zamanını ve paranı boşa harcama.
You must be careful not to waste time.
- Zamanı boşa harcamamak için dikkatli olmalısın.
Tom didn't want to spend as much money as he did.
- Tom eskisi kadar çok para harcamak istemiyordu.
People had more money to spend on new goods.
- İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.
It's illegal to waste water here.
- Burada suyu boşa harcamak yasal değildir.
I do not want to waste the best years of my life for you.
- Ömrümün en iyi yıllarını senin için harcamak istemiyorum..