harcama

listen to the pronunciation of harcama
Türkçe - İngilizce
spending

We reduced our spending during the recession. - Biz durgunluk döneminde harcamayı azalttık.

We have to cut business expenses here. Haven't you ever heard of looking at how much you're getting before you start spending? - Biz burada iş giderlerini kısmak zorundayız. Sen hiç harcamaya başlamadan önce ne kadar kazandığına bakmayı duymadın mı?

expense

Furnishing a new apartment requires large expenses. - Yeni bir daireyi döşemek büyük harcamalar gerektirir.

I have to reduce my expenses this month. - Bu ay harcamalarımı kısmam gerekiyor.

expenditure

We explored all possible ways of cutting expenditures. - Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.

The expenditure totaled 200,000 yen. - Harcama 200.000 yen'i buldu.

expensing
expending
disburse
wastage
outlay
(Hukuk) disbursement, expenditure
expenses, outlay, expenditure
spending; expense, expenditure
payment
outgo
consumption
disbursement
spend to
harcamak
spend

Tom should know exactly how much money we have to spend. - Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.

Tom didn't want to spend as much money as he did. - Tom eskisi kadar çok para harcamak istemiyordu.

harcama yapmak
spend
harcama belgeleri
(Politika, Siyaset) vouchers
harcama sonu kontrolü
(Askeri) post-audit
harcama kalemi
expenditure item
harcama, tüketme
expenditure, consumption
harcama emri
(Hukuk) expenditure order
harcama gücü
spending power
harcama indirimi
(Ticaret) outlay expiration
harcama kaydına politikalar
(Ticaret) expenditure switching policies
harcama komutu
(Bilgisayar,Teknik) waste instruction
harcama planı
(Ticaret) expenditure plan
harcama politikası
(Ticaret) spending policy
harcama rap ları
(Bilgisayar) exp rpt descr
harcama sapması
(Ticaret) usage variance
harcama sapması
(Ticaret) spending variance
harcama tutkusu
squandermania
harcama yükümlülükleri
(Ticaret) spending responsibilities
harcama öncesi kontrol
(Politika, Siyaset) ex-ante control
harcamak
{f} exert
harcamalar
expenses

I have to reduce my expenses this month. - Bu ay harcamalarımı düşürmem gerekiyor.

We must cut down our expenses. - Harcamalarımızı kısmalıyız.

harcamak
{f} consume
harcamak
to spend, to expenditure, to expend, to lay sth out; to blow, to waste; to use, to use up; to sacrifice; to kill; to victimize
harcamak
use up
harca
{f} spending

My roommate is prodigal when it comes to spending money on movies; he buys them the day they're released, regardless of price. - Oda arkadaşım, filmlere para harcama söz konusu olduğunda, müsriftir; o fiyatı ne olursa olsun, onları piyasaya çıktığı gün alıyor.

A lot of people who have up until now been spending money having a good time now need to be more careful with their money. - Şimdiye kadar eğlenerek para harcayan çok sayıda insan şimdi paralarına daha dikkat etmeliler.

harcamalar
{i} exes
emek harcama
endeavoring
emek harcama
endeavouring
epey para harcama
splurge
harcamak
pay out
harcamak
lay
harcamak
(deyim) idle away
harcamak
use

Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle. - Tom kullanılmış bir motorsiklet için 300 dolardan daha fazla harcamak istemiyor.

It's too bad people use computers to waste time. - İnsanların zaman harcamak için bilgisayarları kullanmaları çok kötü.

harcamak
sacrifice
harcamak
blow

I don't want to blow it. - Bunu harcamak istemiyorum.

harcamak
trifle
harcamak
chuck away on
harcamak
dispend
harcamak
kill
harcamak
get through
harcamak
fool away
harcamak
victimize
harcamak
go through
harcamak
disburse
harcamalar
{i} outgoings
harcamalar
(Ticaret) disbursements
harca
spend

Spend money and enjoy life! - Para harca ve hayattan zevk al!

She earns more than she spends. - O harcadığından daha fazla para kazanıyor.

harca
{f} spent

He spent all the money that his friend had lent him. - Arkadaşının ona ödünç verdiği tüm parayı harcadı.

I've spent 500 dollars in one day. - Bir günde 500 dolar harcadım.

harca
pay out
harca
expend

The energy expended in a fight should be saved. - Bir kavgada harcanan enerji tasarruf edilmelidir.

They will need to reduce their expenditures. - Onların harcamalarını azaltmaları gerekecek.

harcamak
expend
harcamak
run through
harcamak
eat sth up
harcamak
lose
harcamalar
expenditures

Expenditures must be reduced. - Harcamalar düşürülmelidir.

We explored all possible ways of cutting expenditures. - Biz harcamaları kesme hakkında tüm olası yollarını araştırdık.

harcamalar
outlays
zaman harcama
waste time
bakım harcama sınırı; asgari teçhizat listesi
(Askeri) maintenance expenditure limit; minimum equipment list
boşa harcama
extravagance
boşa harcama
waste

Don't waste your breath. - Nefesinizi boşa harcamayın.

Let's hurry so as not to waste time. - Zamanı boşa harcamamak için acele edelim.

boşa harcama
squander
boşa harcama
wastage
gereksiz harcama
unnecessary expense
gereksiz harcama
(Ticaret) boondoggle
gereksiz harcama
waste of money
harca
payout
harcamak
to spend, expend
harcamak
(çaba vb.) put out
harcamak
employ
harcamak
lay out
harcamak
spin out
harcamak
dally away
harcamak
(Hukuk) to spend

Tom didn't want to spend as much money as he did. - Tom eskisi kadar çok para harcamak istemiyordu.

Tom doesn't want to spend more than $300 for a used motorcycle. - Tom kullanılmış bir motorsiklet için 300 dolardan daha fazla harcamak istemiyor.

harcamak
slang to kill, do (someone) in
harcamak
waste

It's illegal to waste water here. - Burada suyu boşa harcamak yasal değildir.

I do not want to waste the best years of my life for you. - Ömrümün en iyi yıllarını senin için harcamak istemiyorum..

harcamak
to expend, use up
harcamak
(çaba) put forth
harcamak
to bring ruin or harm to (someone) (in order to advance one's own interests), expend
harcamak
swallow up
harcamalar
outlay
harcamalar
consumptions
idari harcama
(Politika, Siyaset) administrative cost
idari harcama
(Politika, Siyaset) administrative expense
marjinal harcama eğilimi
(Ticaret) marginal propensity to spend
harcama