Is it this hot every day?
- Her gün bu kadar sıcak mı?
Never be this late again.
- Asla tekrar bu kadar geç kalma.
They did not have enough gold.
- Onların yeteri kadar altını yoktu.
Mom was innocent enough to ask him: Would you like any more beer?
- Annem yeteri kadar masum bir halde Biraz daha bira ister misin? diye sordu.
That's it. I've done all I can do.
- Bu kadar. Elimden gelen her şeyi yaptım.
That's it. I've done everything I can.
- Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.
That's enough. I don't want any more.
- Bu kadarı yeter. Ben artık istemiyorum.
Hand it over. That's all you've got?
- Ver onu. Sahip olduğunun hepsi bu kadar mı?
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
He speaks Spanish as well as French.
- O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.
How far do I have to go?
- Nereye kadar gitmek zorundayız?
How far are you willing to take this?
- Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
Keep your eyes wide open!
- Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
Fadil found the door wide open.
- Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
How did you get that much money?
- Bu kadar çok parayı nasıl kazandın?
I'm not going to eat that much.
- Bu kadar fazla yemeyeceğim.
I didn't expect such a nice present from you.
- Senden bu kadar iyi bir hediye beklememiştim.
Stop being such dolts.
- Bu kadar aptal olmayı bırak.
Your car is three times as big as this one.
- Senin araban bunun üç katı kadar büyük.
I am about as big as my father now.
- Şimdi yaklaşık babam kadar büyüğüm.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
The population of Italy is about half as large as that of Japan.
- İtalya'nın nüfûsu, Japonya'nınkinin yaklaşık yarısı kadardır.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
Few things give us as much pleasure as music.
- Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked!
- İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.
Nobody will pay that much for something like that.
- Hiç kimse öyle bir şey için o kadar çok ödemeyecek.
How much would you pay for something like this?
- Böyle bir şey için ne kadar öderdin?
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
Ten to one it'll clear up in an hour or so.
- Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.
However hard you may study, you can't master English in a year or so.
- Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.
To take something too far.
- Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
- Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
- Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.
- Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
How long will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
How long have you been in this town?
- Ne kadar süredir bu kasabadasın?
How long did they live in England?
- Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?
How long is the bridge?
- Köprü ne kadar uzunluktadır?
How long that bridge is!
- Köprü ne kadar uzunmuş!
How long does the airport bus take to the airport?
- Havaalanı otobüsünün havaalanına götürmesi ne kadar sürer?
She told me how it was wrong to steal.
- O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.
You don't have to stay to the end.
- Sonuna kadar kalmak zorunda değilsiniz.
Never give up till the very end.
- Tam sonuna kadar vazgeçme.