Tom değerli bir rakip.
- Tom is a worthy opponent.
Değerli bir öğrenci olabileceğimi umuyorum.
- I hope I can be a worthy student.
Kodaman Homer'in bile bazen başı öne eğilir.
- Even the worthy Homer sometimes nods.
Onun davranışı takdire şayandır.
- His behavior is worthy of respect.
Ben senin dostluğuna layık olmak istiyorum.
- I want to be worthy of your friendship.
Ben senin dostluğuna layık olmak istiyorum.
- I want to be worthy of your friendship.
Mary güveninize layık değildi.
- Mary was not worthy of your trust.
O kuşkuya layık değildi.
- He wasn't worthy of suspicion.
Olay hatırlamaya değer.
- The event is worthy of remembrance.
Bir devlet adamı saygıya değer olmalıdır.
- The statesman is worthy of respect.
Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.
- There was nothing worthy of remark at the fair.
Bu kitap dikkate değer.
- This book is worthy of attention.
Olay hatırlamaya değer.
- The event is worthy of remembrance.
Bir devlet adamı saygıya değer olmalıdır.
- The statesman is worthy of respect.
Bu kitap övgüye layık.
- This book is worthy of praise.
O şüpheye layık değildi.
- He wasn't worthy of suspicion.
Example: creditworthy.
Example: trustworthy.
Examples: airworthy; seaworthy.
In the regal style of society parties past, nearly 600 guests donned opulent black tie attire -- including several couture gowns and lots of vault-worthy jewels.