Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.
- Let's meet halfway between your house and mine.
Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.
- Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book.
Saat altı buçukta döneceğim.
- I'll return at half past six.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
- It took me an hour and a half to get there by car.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait half an hour.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
- He began his meal by drinking half a glass of ale.
Yarım saat koşmaya devam etti.
- He run on for half an hour.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait half an hour.
Bu kitabın fiyatı yarı yarıya düşürüldü.
- The price of this book has been reduced by half.
Tom kağıt parçasını yarı yarıya katladı.
- Tom folded the piece of paper in half.
Tom sadece kısmen şaka yapıyordu.
- Tom was only half joking.
Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir.
- This car can deactivate half of its engine's cylinders.
A half uncle or half aunt or half cousin.