public teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- {i} halk
Halka açık yerleri temiz tutalım.
- Let's keep public places clean.
Tom halkın huzurunda asla şarkı söylemez.
- Tom never sings in public.
- {s} umumi
Bu çevrede umumi bir telefon var mı?
- Is there a public phone around here?
Bu binada bir umumi tuvalet var mı?
- Is there a public toilet in this building?
- kamu
Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
- Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
- Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- açıkça
- (Tıp) publik
- kamuya ait
- kamusal
Kamusal alanda onunla dalga geçmek iyi değil.
- It is not good to ridicule him in public.
Tom bazen kamusal alanda burnunu karıştırır.
- Tom sometimes picks his nose in public.
- ulusal
Bu ulusal hazine yılda yalnızca bir kez halk tarafından görülebilir.
- This national treasure can be seen by the public only once a year.
Japon mali otoriteleri ekonomik yönetimlerinde ulusal güveni yenilemek için önlemleri tartıyorlar.
- The Japanese fiscal authorities are weighing measures to restore public confidence in their economic management.
- herkesin bildiği
- herkese açık
Bir hayran sayfası her zaman herkese açıktır.
- A fan page is always public.
Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.
- All the elements of a data structure are public by default.
- herkesçe bilinen
- halk için
Halk içinde konuşmaktan korkmayın.
- Don't be afraid of public speaking.
Neden dilinizi halk içinde konuşmaktan hoşlanmıyorsunuz?
- Why don't you like to speak in your language in public?
- devlete ait
- herkese ait
- aleni
Çevrimiçi yaptığın bir şeyin aleni olduğunu varsaymalısın.
- You should assume that anything you do online is public.
- genel
Ben bir genel liseye gittim.
- I went to a public high school.
Halkın geneli mevcut hükümetten memnun değil.
- The public at large are dissatisfied with the present government.
- {i} seyirciler. public-address system havaalanı
- umuma ait
- {s} milli
- halka ait
- publicad dress system hoparlor tertibatı
- {i} amme
- seyirciler
- {i} halk, ahali, kamu, umum
- {i} bar [brit.]
- açık
Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
- Please refrain from smoking in public places.
Onu açıklamak için sana meydan okuyorum.
- I defy you to make it public.
- {i} seyirci
- herkese mahsus
- {s} halka açık
Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
- Please refrain from smoking in public places.
Halka açık yerleri temiz tutalım.
- Let's keep public places clean.
- {s} halka/herkese açık
- public baths halk hamamları
- {i} birahane [brit.]
- public buildings halka mahsus binalar
- public credit umumi
- otel
- (Politika, Siyaset) cumhur
- halk+
- ortak
- halktan
- bar
Her yerde insanlar dünya barışına adanmış kamu liderleri için özlem duyuyorlar.
- People everywhere yearn for public leaders dedicated to world peace.
- public toilet
- umumi tuvalet
- publication
- (Hukuk) yayın
Biz kitabının yayınlanmasını bekliyoruz.
- We are expecting the publication of his book.
Yeni yayınlar için gazeteye bir reklam koydum.
- I put an advertisement for the new publications in the newspaper.
- publicity
- (Hukuk) tanıtım
Tanıtım konusunda endişelenmek zorunda değilsin.
- You don't have to worry about publicity.
Tom bir tanıtım dublörü olarak onu yaptı.
- Tom did it as a publicity stunt.
- notary public
- noter
- public policy
- (Avrupa Birliği) kamu düzeni
- public capital
- Kamusal sermaye
- public defender
- Kamu avukatı
- public hospital
- Devlet hastanesi
- public service broadcasting
- kamu spotu
- public affairs
- (Askeri) KAMU İŞLERİ: Milli Savunma Bakanlığının çeşitli unsurları tarafından genel halk meselelerine yöneltilmiş basın ve halkla ilişkiler faaliyetleri
- public holiday
- resmi tatil
- public interest
- kamu yararı
- public aids
- (Politika, Siyaset) devlet yardımları
- public apathy
- genel umursamazlık
- public art
- kamu sanatı
- public baths
- halk hamamları
- public baths
- hamamlar
- public bill
- (Politika, Siyaset) kamusal önerge
- public bond
- (Ticaret) devlet tahvili
- public bond
- (Ticaret) kamu tahvili
- public bus
- halk otobüsü
- public case
- (Politika, Siyaset) kamu davası
- public choice theory
- (Ticaret) kamu tercihi teorisi
- public claims
- kamu alacakları
- public debst
- kamu borçları
- public debts
- kamu borçlar
- public debts
- devlet borçları
- public debts
- düyunu umumiye
- public dose
- (Çevre) ferdi doz
- public garden
- park
- public good
- kamusal mal
- public goods
- (Ticaret) kamu kesimi tahvilleri
- public goods
- kamu malları
- public house
- pab
- public key
- (Bilgisayar) genel anahtar
- public key
- kamusal anahtar
- public key
- (Askeri,Ticaret) açık anahtar
- public keys
- (Bilgisayar) ortak anahtarlar
- public land
- kamu arazisi
- public life
- kamusal yaşam
- public loan
- (Ticaret) kamu istikrazı
- public loan
- (Ticaret) devlet istikrazı
- public loan
- (Ticaret) kamu kredisi
- public loan
- (Ticaret) devlet kredisi
- public memory
- toplumsal hafıza
- public moral
- (Kanun) genel ahlak
- public moral
- (Kanun) ahlaki umumiye
- public opinion
- kamu
1937'de bir kamu oyu araştırması yapıldı.
- A public opinion study was made in 1937.
Kamu oyu dengesi kendi lehine kalır.
- The balance of public opinion remains in his favor.
- public opinion
- imaj
- public opinion
- efkar-ı umumiye
- public opinion poll
- (Pisikoloji, Ruhbilim) kamuoyu araştırması
- public opinion polls
- kamuoyu yoklamaları
- public opinion survey
- kamuoyu yoklaması
- public panel
- (Ticaret) halk paneli
- public park
- genel park
- public park
- şehir parkı
- public park
- halka mahsus park
- public peace
- (Politika, Siyaset) asayiş
- public peace
- (Politika, Siyaset) kamu düzeni
- public place
- (Turizm) umuma açık yer
- public policy
- (Eğitim) kamu politikaları
- public policy
- (Ticaret) amme nizamı
- public pool
- halka açık yüzme havuzu
- public port
- (Bilgisayar) genel bağlantı noktası
- public price
- (Ticaret) satış fiyatı
- public price
- (Ticaret) perakende fiyatı
- public prosecutor
- müddeiumumi
- public queue
- (Bilgisayar) genel sıra
- public relief
- kamu yardımı
- public relief
- ayni yardım
- public relief
- kamusal sosyal yardım
- public road
- kamu yolu
- public road
- umum yol
- public road
- umumi yol
- public room
- kabul salonu
- public safety
- kamu güvenliği
- public safety
- kamu düzeni
- public sale
- (Ticaret) açık artırmayla satış
- public sale
- (Ticaret) aleni satış
- public sale
- (Ticaret) açık artırma veya eksiltme
- public sale
- (Ticaret) müzayede
- public security branch office
- asayiş şube müdürlüğü
- public service
- kamusal hizmet
- public service vehicle
- toplu taşıma aracı
- public space
- kamusal alan
- public store
- (Ticaret) kamuya ait depo veya mağaza
- public taw
- (Kanun) amme hukuku
- public use
- kamu kullanımı
- public wale
- (Kanun) kamu yararı
- public weal
- (Kanun) kamu yararı
- public works
- kamu çalışmaları
- public accounting
- yetkili muhasebeci
- public address system
- hoperlör düzeni
- public administration
- kamu idaresi
- public assistance
- sosyal yardım
- public auction
- açık artırma
- public bank
- kamu bankası
- public borrowing
- kamu borçlanması
- public buildings
- halka ait bina
- public company
- halka açık limitet şirket
- public conveniences
- halk tuvaleti
- public corporation
- kamu işletmesi
- public corporation
- kamu teşebbüsü
- public credit
- kamu kredisi
- public debt
- kamu borcu
- public debt
- kamu borçları
- public debt
- devlet borcu
- public domain
- kamu arazisi
- public domain software
- telif haksız yazılım
- public economy
- kamu ekonomisi
- public enemy
- halk düşmanı
Plastik torba bir numaralı halk düşmanı haline gelmiştir.
- The plastic bag has become public enemy number one.
- public enterprise
- kamu işletmesi
- public enterprise
- kamu teşebbüsü
- public expenditure
- kamu harcaması
- public finance
- kamu maliyesi
- public fund
- devlet borcu
- public health
- kamu sağlığı
- public holiday
- resmi tatil günü
- public house
- otel
- public house
- birahane
- public housing
- lojman
- public information
- halkı uyarı
- public institutions
- kamu kuruluşları
- public investment
- kamu yatırımı
- public lavatory
- genel tuvalet
- public lavatory
- umumi hela
- public law
- amme hukuku
- public law
- kamu hukuku
- public lecture
- konferans
- public library
- halk kütüphanesi
Selam, burası Boston Halk Kütüphanesi mi?
- Hi, is this the Boston Public Library?
Bu kasaba büyük bir halk kütüphanesiyle övünür.
- This town boasts a large public library.
- public life
- sosyal hayat
- public limited company
- halka açık şirket
- public limited company
- kamu şirketi
- public monopoly
- kamu tekeli
- public network
- halka açık ağ
- public notice
- genel duyuru
- public offer
- halka arz
- public official
- kamu görevlisi
- public opinion
- kamuoyu
Kamuoyu değişmeye başladı.
- Public opinion began to change.
Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.
- Public opinion polls are barometers of confidence in the government.
- public opinion poll
- kamuoyu yoklaması
- public ownership
- kamu mülkiyeti
- public participation administration
- kamu ortaklığı idaresi
- public presentation
- genel sunuş
- public property
- kamu mülkiyeti
- public property
- umumi mal
- public prosecutor
- cumhuriyet savcısı
- public purse
- devlet hazinesi
- public relations
- halkla ilişkiler
- public relief
- sosyal yardım
- public revenue
- kamu gelirleri
- public revenues
- devlet gelirleri
- public school
- parasız resmi okul
- public school
- özel okul
- public sector
- kamu kesimi
- public sector
- kamu sektörü
- public securities
- devlet tahvilleri
- public servant
- devlet memuru
Ben bir devlet memuruydum.
- I was a public servant.
- public service
- kamu hizmeti
Tom bütün hayatını kamu hizmetine adadı.
- Tom devoted his whole life to public service.
- public service
- devlet hizmeti
- public service corporation
- kamu hizmeti şirketi
- public service vehicle
- kamu ulaşım aracı
- public speaker
- sözcü
- public speaking
- topluluk huzurunda konuşma
- public spirited
- yardımsever
- public spirited
- kamu yararına çalışan
- public transportation
- toplu taşıma
- public utilities
- kamu hizmet kuruluşları
- public utility
- genel hizmet
- public utility
- kamu yararı
- public works
- bayındırlık hizmetleri
- public works
- bayındırlık işleri
- public order
- asayiş
- public apology
- Kamu özrü, kamu tarziyesi
- public choice
- halkın seçimi
- public debate
- kamuoyu tartışması
- public joint stock company
- sermayesi bölünmüş şirket
- public peace
- Kamu barış
- public tender
- Kamu ihalesi
- Public Affairs Office; public affairs officer
- (Askeri) Halkla İlişkiler Ofisi; halkla ilişkiler subayı
- public order (public peace)
- kamu düzeni