kollu

listen to the pronunciation of kollu
Türkçe - İngilizce
having an arm
shaft
armed

Four armed men held up the bank and escaped with $4 million. - Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.

handled; (something) that has (a specified) type of handle/crank: pirinç kollu kapılar doors with brass handles
sleeved

These blouses are long sleeved. - Bu bulüzler uzun kolludur.

armed, having an arm
(something) that has (so many) arms or branches; armed; branched
sleeved: kısa kollu short-sleeved
(Askeriye) of (so many) columns, -columned
kol
{i} sleeve

These blouses are long sleeved. - Bu bulüzler uzun kolludur.

Tom wears long sleeves when working in the garden. - Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.

kol
arm

He caught me by the arm. - O beni kolumdan yakaladı.

The cushions on the sofa don't match those on the armchairs. - Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.

kollu amortisör
(Otomotiv) lever damper
kollu anahtar
lever switch
kollu büyük şamdan
candelabrum
kollu büyük şamdan
candelabra
kollu demarör
(Otomotiv) hand starter
kollu elevatör
arm elevator
kollu fren
lever brake
kollu kantar
steelyard
kollu kontra somun
locking lever
kollu kumar makinesi
one-armed bandit
kollu laterna
hand organ
kollu makas
lever shears
kollu makas
alligator shears
kollu pergel
trammel
kollu pres
lever press
kollu pres
fly press
kollu pres
hand press
kollu somun
tommy nut
kollu somun
handle nut
kollu terazi
lever balance
kollu testere
hacksaw
kollu testere makinesi
(Mekanik) hacksaw machine
kollu vinç
jib crane
kollu şalter
lever switch
kollu şamdan
girandola
kol
{i} handle

I put a new handle to the door. - Kapıya yeni bir kol taktım.

This car handles well. - Bu araba kolay kullanılır.

kol
offtake
kol
branch

Which branch of the armed forces were you in? - Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?

Those branches break easily. - O dallar kolayca kırılır.

kol
{i} foreleg
kol
{i} flipper
iki kollu
two-handed
kol
post

The bridge is supported by 10 posts. - Köprü on kolonla destekleniyor.

The post office is not far from your college. - Postane kolejden uzak değildir.

kol
lever handle
kol
shank
kol
team

Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured. - Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.

Beating the other team was no sweat at all. - Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.

kol
(Coğrafya) affluent
kol
bellcrank
kol
truss
kol
bell crank
kol
leg

Marijuana is now legal in Colorado. - Esrar Kolarado'da artık yasaldır.

Many had lost their arms or legs. - Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.

kol
(Havacılık) col

I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him. - Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.

Memories of my college days come to my mind. - Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.

kol
hand

This machine is easy to handle. - Bu makineyi idare etmek kolaydır.

I put a new handle to the door. - Kapıya yeni bir kol taktım.

kol
section

I asked for a seat in the smoking section. - Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.

Mary cleared the platforming section with ease. - Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.

kol
(Mimarlık) annex
kol
bracket
kol
subsection
kol
fin

Finding his office was easy. - Onun ofisini bulmak kolaydı.

Finding his office was easy. - Onun bürosunu bulmak kolaydı.

kol
(Tıp) chol

My cholesterol levels are high. - Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.

Tom had to get a cholera shot. - Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.

kol
stay

You have to stay in your seat. - Sen koltuğunda kalmak zorundasın.

It's easier to stay out of jail than to get out of jail. - Hapishanenin dışında kalmak hapishaneden çıkmaktan daha kolaydır.

kol
{i} crank

I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle. - Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.

Tom's car has crank windows. - Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.

kol
wing

She took me under her wing and taught me everything she knew. - O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.

Tom took me under his wing. - Tom bana kol kanat gerdi.

kol
phylum
kol
brachion
kol
embranchment
kol
tappet
kol
department
kol
tributary
kol
limb
kol
brachial
kol
{i} Rod
eşit kollu terazi
Balance scale
kol
{i} offset
kol
arm of
çok kollu çengel
multi-arm hook
iki kollu ince halat
marline
iki kollu testere
pit saw
kol
strand (of a rope)
kol
sleeve; handle
kol
arm (of a chair)
kol
brace

Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient. - Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.

Tom noticed the bracelet on Mary's arm. - Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.

kol
lever

You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up. - Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.

Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever. - Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.

kol
handle; lever
kol
rounds
kol
neck (of a musical instrument)
kol
(giysi) sleeve
kol
side (direction)
kol
arm; sleeve; foreleg; flipper; branch; bar, handle, crank, lever; (okulda) club; team, gang, troupe; patrol; column
kol
butchery shank
kol
club (in a school)
kol
phys. arm
kol
division, branch
kol
(bitki) branch
kol
formerly wing (of an army)
kol
ramification
kol
gang; troupe
kol
(Askeriye) column
kol
patrol
kol
stick

Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick. - Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.

kol
stolon; subsection
kol
arm; foreleg
kol
limb, large branch (of a tree)
kol
outfall
kol
bar

I can barely move my arms. - Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.

Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years. - Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti.

kol
stolon
kol
(Anatomi) brachium
kol
detent
kısa kollu
short sleeve

I wish I'd worn short sleeves. - Keşke kısa kollu giyseydim.

The men are wearing short sleeve shirts. - Adamlar kısa kollu gömlekler giyiyorlar.

kısa kollu
short sleeved
para ile çalışan kollu satış makinası
one armed bandit
pelerin kollu kadın mantosu
dolman
sekiz kollu
(Tekstil) eight-strand
tek kollu
one armed
topuz kollu kilit
knob lock
uzun kollu
long sleeve

Tom wears long sleeves when working in the garden. - Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.

These blouses are long sleeved. - Bu bulüzler uzun kolludur.

çift kollu
double-armed
üç kollu
trifurcate
üç kollu şey
tribrach
İngilizce - İngilizce

kollu teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

KOL
sign of affection (in Internet chats)
Türkçe - Türkçe
Kolu olan
Herhangi bir biçimde kolu olan
kol
İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
Kol
dal
kol
Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, branş
kol
İş takımı, ekip, grup
kol
Flasaların bir tarafa bükülmeisi sonucu halatta elde edilen elemanlar
kol
Ön ayağın üst bölümü
kol
Kanat
kol
Makinelerde tutup çevirmeye veya çekmeye yarayan ağaç veya metal parça
kol
Giysinin kolu saran bölümü
kol
Rahatça eğlenebilirlerdi."- R. H. Karay. İş takımı, ekip, grup: "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı."- S. F. Abasıyanık
kol
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye: "Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu
kol
şube, dal
kol
Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri
kol
Giysinin kolu saran bölümü: "Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu."- O. C. Kaygılı
kol
Dizi, düzen
kol
Avcılıkta gözetleme deliğinin çevresine ve bu giden yolun iki yanına konan çalı çırpı
kol
Bir koltukta, bir divanda kol dayamaya yarayan parça
kol
Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
kol
Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
kol
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye
kol
Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
kollu