için için

listen to the pronunciation of için için
Türkçe - İngilizce
within
In order for
secretly, slowly
secretly, covertly
internally, inwardly
innerly
bitterly

She bitterly regretted having said something that displeased her mother-in-law. - O, kaynanasını gücendiren bir şey söylediği için için için pişman oldu.

slowly
için
for

This room is not suitable for sleeping. - Bu oda uyumak için uygun değil.

Sorry for being late. - Geç kaldığım için üzgünüm.

zevk için
for fun

Don't come to school just for fun. - Sadece zevk için okula gelmeyin.

I like to play sport for fun not for competition. - Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.

devletin devlete barış için ödediği para
tribute
için için öfkelenmek; kırılmak
to get angry for; break
için için ağlamak
to weep inwardly
için için gülmek
to laugh up one's sleeve, laugh inwardly, be secretly amused
için için gülmek
laugh inwardly
için için yanan ateş
smolder
için için yanmak
rankle
için için yanmak
1. to burn internally. 2. to burn slowly and silently. 3. inwardly to burn with passion. 4. inwardly to be deeply distressed; secretly to feel very sad
için için yanmak
smolder
için için yanmak
to smoulder, to smolder
başkası için yapılan
vicarious
bir iş için gönderme
errand
mek için
in order to
bizim için
for us
olması için
in order that
mesi için
in order that
at arabası tekerine dönmemesi için sokulan çomak
spoke
bir an için
momentarily

Tom left Mary and John alone momentarily. - Tom bir an için Mary ve John'u yalnız bıraktı.

Tom is expected to arrive momentarily. - Tom'un bir an için varması bekleniyor.

değişik bir meslek için eğitmek
retrain
huzuru sağlamak için kurulan yasadışı örgüt üyesi
vigilante
için
that

He began to work for that company last year. - O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.

That's one small step for a man, one giant leap for mankind. - Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

körler için kabartma yazı
braille
önermek (iş vb için)
put up
adam seçmek (oyun için)
pick up
alay için
for fun
allah için
honestly
allah için
be fair
allah için
fair
allah için
verily
allah için
to be fair
aranjman (çiçek için)
arrangement
belirsiz süre için depolama
(Askeri) dead storage
benim için endişelenme
don't worry about me
benim için farketmez
i don't mind
bilgi için
(Askeri) info
bunu gerçekleştirmek için
do this
bunun için
because of this
bunun için
ad hoc
bunun için
for this

I will accept full responsibility for this. - Bunun için tüm sorumluluğu kabul edeceğim.

I apologize for this. - Bunun için özür dilerim.

bunun için
so then
cins (hayvan için)
strain
cins (hayvan/bitki için)
stock
daha fazla bilgi için
for more information
daha fazla yardım için
(Bilgisayar) please contact
daha fazla yardım için
for further assistance
deneme için
on trial
denemek için
tentative
desteklemek için
in support of
diretmek (için)
insist on
durmak için
(Bilgisayar) stop after
düzenleme için
(Bilgisayar) for editing
ekim için kiralanan arazi
allotment
emniyet için
back-up
en iyi hale getirmek için
(Bilgisayar) optimization
erkekler için mayo
swimming trunks
fidye için alıkoymak
(Politika, Siyaset) kidnap
fidye için birini kaçırmak
kidnap
görüntü için
(Bilgisayar) for images
halk için
public

Tom hates speaking in public. - Tom halk içinde konuşmayı sevmez.

Why don't you like to speak in your language in public? - Neden dilinizi halk içinde konuşmaktan hoşlanmıyorsunuz?

hepimiz birimiz için
all-for-one
her biri için
cum
her biri için
for each
her için
for each
her yıl için
per annum
herkes için
(Bilgisayar) anyone's use
heykel veya benzeri için oyuk
niche
ihracat için üretilen mahsul
(Ticaret) cash crop
ilerisi için saklanmak
be laid up
ilginiz için
for your interest
için
toward

She got her hair cut because she likes it not because she had lost her love towards it. - O,ona karşı sevgisini kaybettiği için değil onu sevdiği için saçını kestirdi.

She has a negative attitude toward life. - Her şeyi düşürdüm ve bunun için Boston'dan çıkan ilk uçağı yakaladım.

için
on
için
for the use of
için
since therefore
için
in the interest of
için
since

Since Chiro is a cat, he doesn't like lychees. - Chiro bir kedi olduğu için, o liçi sevmez.

In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral. - Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.

için
because of

In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around. - Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.

My Twitter account is suspended because of spamming. - Çok kişiye istenmeyen e posta gönderdiğim için Twitter hesabım askıya alındı.

için
pro-
için
out of

I couldn't get out of my garage because there was a car in the way. - Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.

Because she was out of the country, she used Skype frequently. - O, ülke dışında olduğu için sık sık Skype kullandı.

için
after

It's too late to shut the barn door after the horse is stolen. - At çalındıktan sonra ahırın kapısını kapatmak için çok geç.

Feeling tired after his walk in the country, he took a nap. - Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.

karpuz (lamba için)
globe
mermi için kovan
cartridge case
onun için
for that reason
onun için
so
onun için
that's why
onun için
accordingly
papaz olmak için okumak
study for the ministry
para için
for money
pasta kreması için torba
(Gıda) pastry bag
resim için
(Bilgisayar) for pictures
rezervasyon için
for reservation
senin için
for you

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

Here is a letter for you. - İşte senin için bir mektup.

seçmek için tıklat
(Bilgisayar) click to select
yapabilmek için
able to
yapabilmek için
be able to
zevk için yapılan iş
a labor of love
için
in order to

In order to see that picture better, I want to get a little closer. - O resmi daha iyi görmek için, biraz yaklaşmak istiyorum.

In order to know a man, you have only to travel with him a week. - Bir insanı tanımak için, onunla sadece bir hafta seyahat etmelisin.

kızak için uygun yokuş
coast
seçim için aday önermek
put up
-mak için
So as to
Allah için
truly to be fair
Bir pire için yorgan yakar
(Atasözü) He that takes revenge at all costs
anlayışınız için teşekkürler
thanks for your understanding
belli bir süre için, geçici olarak
For a time, temporarily
bilginiz için
for your information
bir şeyi yapmak için gereken zamanı kullanmak
take the time
bugün için
today
gemiler için demir atma komutu
command ship for the moorage
göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz
thanks for your interest
için sevinmek
to rejoice
içmek için şarap satın almak
buy wine to drink
kışı geçirmek için yapılan çoban kulübesi
The shepherd's hut to spend the winter
olduğu için
Because

I like him not because he is kind but because he is honest. - Onu kibar olduğu için değil ama onurlu olduğu için seviyorum.

I dislike Chris because he is very rude and insensitive. - Çok kaba ve duyarsız olduğu için Chris'ten hoşlanmıyorum.

olmadığı için, eksik olduğundan
it is not, is missing
salata yapmak için kullanılan
used to make salad
sizin için ne yapabilirim
what can i do for you
toprağı ekip biçmek için kullanmak
To cultivate the land use
hasar tespiti için kıta Amerikası içinde keşif uçuşu; hasar tespiti için kıta Am
(Askeri) continental United States airborne reconnaissance for damage assessment; continental United States area reconnaissance for damage assessment
Türkçe - Türkçe
İçinden, açığa vuramayarak, yavaş yavaş, gizli gizli
için
Sebep ve sonuç belirtir
için için