Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
Haberi duyduğunda, o şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she heard the news.
O, mektubumu aldığında şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she received my letter.
Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Şaşırmaktan hoşlanmam.
- I don't like being surprised.
Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Tom konuşamayacak kadar çok şaşkındı.
- Tom was too surprised to talk.
Neden bu kadar şaşkınsın?
- Why are you so surprised?
Bugger me sideways! Bugger me, here's my bus. Well, I'm buggered!.
... And so I think we've been surprised also even when we do ...
... your kind of surprised expressed supposed to be good ...