She hated her husband.
- Kocasından nefret etti.
She hated her husband.
- O, kocasından nefret etti.
She lives alone in a house of enormous dimensions.
- Kocaman bir evde yalnız yaşıyor.
The elephant is an enormous creature.
- Fil kocaman bir yaratıktır.
A huge monster is coming down the mountain.
- Kocaman bir canavar dağdan aşağıya iniyor.
This is the first time I've seen a strawberry this huge.
- Böyle kocaman bir çileği ilk defa görüyorum.
This man is not my husband.
- Bu adam benim kocam değil.
They became man and wife.
- Onlar karı koca oldu.
The universe is a large school.
- Evren kocaman bir okul.
The universe is a large school.
- Kainat kocaman bir okul.
The news that her husband had been killed in an accident was a great shock to her.
- Kocasının bir kazada hayatını kaybettiği haberi ona büyük bir şok oldu.
She feared cancer would kill her husband before their great-grandson was born.
- O, onların torun oğlu doğmadan önce kanserin kocasını öldüreceğinden korkuyordu.
Tom is quite big-headed.
- Tom oldukça koca kafalıdır.
What is that big building in front of us?
- Önümüzdeki bu koca bina nedir?
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
Mary complained about her husband again - the same old story.
- Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.
A widow is a woman whose spouse has died.
- Dul kocası ölmüş bir kadındır.
My hubby and I used to go mountain climbing together.
- Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.
Mary's hubby is chubby.
- Mary'nin kocası tombul.
My parents don't like my girlfriend. They say that she's a gold digger.
- Ebeveynlerim kız arkadaşımı sevmiyor. Onlar onun bir zengin koca avcısı kadın olduğunu söylüyor.