She hated her husband.
- Kocasından nefret etti.
She hated her husband.
- O, kocasından nefret etti.
He has enormous fingers.
- Onun kocaman parmakları vardır.
The elephant is an enormous creature.
- Fil kocaman bir yaratıktır.
I wanted to buy the huge stuffed bear at Ken's store, but it was not for sale.
- Ken'in dükkanındaki kocaman içi doldurulmuş ayıyı almak istedim ama satılık değildi.
This is the first time I've seen a strawberry this huge.
- Böyle kocaman bir çileği ilk defa görüyorum.
This man is not my husband.
- Bu adam benim kocam değil.
The priest pronounced them man and wife.
- Rahip onları koca ve karı ilan etti.
The universe is a large school.
- Evren kocaman bir okul.
I saw a large snake today.
- Bugün kocaman bir yılan gördüm.
The news that her husband had been killed in an accident was a great shock to her.
- Kocasının bir kazada hayatını kaybettiği haberi ona büyük bir şok oldu.
Her husband's illness caused her great anxiety.
- Kocasının hastalığı ona büyük endişeye yol açtı.
The cows looked big and docile.
- İnekler kocaman ve uysal görünüyordu.
Tom is quite big-headed.
- Tom oldukça koca kafalıdır.
That's an old wives' tale.
- Bu bir kocakarı masalı.
Mary complained about her husband again - the same old story.
- Mary kocası hakkında yine yakındı - aynı eski hikaye.
A widow is a woman whose spouse has died.
- Dul kocası ölmüş bir kadındır.
Mary's hubby is chubby.
- Mary'nin kocası tombul.
My hubby and I used to go mountain climbing together.
- Kocam ve ben birlikte dağ tırmanışına giderdik.
My parents don't like my girlfriend. They say that she's a gold digger.
- Ebeveynlerim kız arkadaşımı sevmiyor. Onlar onun bir zengin koca avcısı kadın olduğunu söylüyor.