Toplantıyı bir saat daha evvel başlatmamızı önerebilir miyim?
- Might I suggest that we start the meeting an hour earlier?
Bana daha evvel söylemeliydin.
- You should've told me earlier.
Niçin çok daha erken söylemedin?
- Why didn't you say so earlier?
Üzgünüm, mektubuna daha erken cevap vermedim.
- Sorry I haven't replied to your letter earlier.
O günlerde ben daha erken yatmaya gittim.
- In those days, I went to bed earlier.
Eğer biraz daha erken gelseydin, onunla karşılaşabilirdin.
- Had you come a little earlier, you could have met her.
Eskisinden biraz daha erken geldi.
- He came a little earlier than he used to.
Tom şimdi eskisinden çok daha erken kalkmak zorunda.
- Tom now has to get up much earlier than he used to.
Ben gerçekten yorgunum ve erken uyumak istiyorum.
- I'm really tired and want to go to bed early.
Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.
- Bill got up so early that he caught the first train.
Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
- This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
İlkbaharda herkes erken kalkar.
- In spring, everyone wakes up early.
Amerikan tarihinin ilk zamanlarında, siyahlar kölelik yaşadı.
- In the early days of American history, blacks lived in slavery.
Eskiden bir gece kuşuydum fakat şimdi bir erken kalkanım.
- I used to be a night owl, but now I'm an early riser.
Eski Prusya dilinin canlanması seksenlerin başında başladı.
- The Old Prussian language revival began in the early 80's.
Bütün vakitsiz açan çiçekler soğuktan yandı.
- All the early flowers were bitten by the frost.
Biz erken bir başlangıç yaptık.
- We got an early start.
Tom ertesi gün erken bir başlangıç yapması nedeniyle erken yatmaya gitti.
- Tom went to bed early because he had an early start the next day.
Acele etmene gerek yoktu; çok erken vardın.
- You needn't have hurried; you've arrived too early.
Acele etmene gerek yoktu. Çok erken geldin.
- You needn't have hurried. You've arrived too early.
Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi.
- The prisoner asked to be released early.
O, ilk treni kaçırabileceği korkusuyla sabah erkenden evden çıktı.
- She left home early in the morning for fear that she might miss the first train.
Babam sabahçı bir kuş; o her gün 5.30'da kalkar.
- My father is an early bird; he gets up at 5:30 every day.
Öncelikle erken kalkman gerekiyor.
- In the first place it's necessary for you to get up early.
Tom'a yarın bir saat önce işe gelmesini söyleyebilir misin?
- Could you tell Tom to come to work an hour early tomorrow?
Tom işi mümkün olduğu kadar çabuk bitirmeye çalışacak.
- Tom will try to finish the work as early as possible.
Noel'e yakın uçuşlar çabuk dolduğu için rezervasyonlarınızı erken yapın.
- Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas.
I shall be late because I missed the earlier train.
I shall be late because I didn't start earlier.
We finished the project an hour sooner than scheduled, so we left early.
The early guests sipped their punch and avoided each other's eyes.
His mother suffered an early death.
On my first day on the watch after leaving the shoplifting squad I paraded on earlies but had completely forgotten to take my ear ring off.
... where earlier an entire family would sit around a television ...
... paid for, as I indicated earlier, by asking those of us who have done very well in this ...