a wild and uninhabited area

listen to the pronunciation of a wild and uninhabited area
English - Turkish

Definition of a wild and uninhabited area in English Turkish dictionary

wild
{s} yabani

Yabanî hayvanlar ormanda yașar. - Wild animals live in forests.

Yabani kuşları izlemek çok eğlenceli. - Watching wild birds is great fun.

wild
vahşi

Vahşi Jaguarlar hakkında rüya gördü. - She dreamt about wild jaguars.

Güneş vahşi bir renk aleviyle batıyor. - The sun goes down in a wild blaze of color.

wild
uygarlaşmamış
wild
asi
wild
acayip
wild
bayılmak
wild
hiddetli
wild
Yaban hayatı

Kediler yaban hayatı için üst düzeyde tehdittir. Daha şimdiden otuz üç tane türün küresel çapta yok olmasından sorumludurlar ve her yıl milyarlarca yabani kuş ve memeliyi öldürmektedirler. - Cats are the top threat to wildlife. They already are responsible for the global extinction of thirty three species and kill billions of wild birds and mammals each year.

Tom bir yaban hayatı sığınma evi yaratmak için mülkünü bağışladı. - Tom donated his estate to create a wildlife sanctuary.

wild
Coşkulu
wild
zırzop
wild
{s} serkeş
wild
{s} sinirli
wild
{s} rasgele
wild
serseri bazı iskambil oyunlarında kıymeti sabit olmayan k
wild
(isim) ıssız, tenha
wild
dönek
wild
{s} delişmen
wild
(zarf) çılgınca, vahşice, başıboş bir şekilde
wild
{s} çılgınca

Kalbi çılgınca çarpıyordu. - His heart was beating wildly.

Tüketici fiyat endeksi çılgınca dalgalanıyor. - The consumer price index has been fluctuating wildly.

wild
{i} tenha

Parti oldukça tenhaydı. - The party was pretty wild.

English - English
wild
wilderness
a wild and uninhabited area

    Hyphenation

    a wild and un·in·hab·i·ted ar·e·a

    Turkish pronunciation

    ı wayld ınd ʌnînhäbıtîd eriı

    Pronunciation

    /ə ˈwīld ənd ˌənənˈhabətəd ˈerēə/ /ə ˈwaɪld ənd ˌʌnɪnˈhæbətɪd ˈɛriːə/
Favorites