şans

listen to the pronunciation of şans
Turkish - English
luck

When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job. - Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.

I wish you good luck. - Sana iyi şanslar diliyorum.

fortune

Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work. - Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.

You'll make a fortune by taking a chance. - Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.

chance

This is your only chance. - Bu senin yegâne şansın.

Any chance you know where I put my keys? - Anahtarlarımı nereye koyduğumu bilmen için şans var mı?

shot

This is our only shot. - Bu bizim tek şansımız.

Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot. - Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.

hap

I want to believe there's still a chance for us to be happy together. - Halen birlikte mutlu olma şansımızın olduğuna inanmak istiyorum.

I happened along when the car hit the boy. - Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.

fluky
hit

Tom was lucky that Mary didn't hit him. - Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.

I happened along when the car hit the boy. - Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.

Good luck!

The people exulted over their good luck. - İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.

I am happy about your good luck. - Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.

inning
hazard
turnup
flukey
auspiciousness
star

There is no one who is born under an unlucky star, there are only people who cannot read the sky. - Şanssız bir yıldızın altında doğmuş olan kimse yoktur, sadece gökyüzünü okuyamayan insanlar vardır.

I thank my lucky stars that I'm still alive. - Hala hayatta olduğum için şansıma şükrediyorum.

odds
fluke
opportunity

We have the opportunity to make some changes. - Bazı değişiklikler yapma şansımız var.

Sami went to Canada, looking for opportunity. - Sami şans aramak için Kanada'ya gitti.

show
luck, chance, good fortune, break
innings
good fortune

He had the good fortune to find a good wife. - Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.

She had the good fortune to get into the school she wanted to. - Şanslıydı ki istediği okula girdi.

break

Tom can't catch a break. - Tom bir şans yakalayamaz.

Do you believe that you will get seven years of bad luck if you break a mirror? - Bir ayna kırarsan yedi yıl kötü şansa uğrayacağına inanıyor musun?

hep
serendipity
luck of
by luck
have chance
peradventure
{i} good luck

I am happy about your good luck. - Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.

Goodbye and good luck. - Güle güle ve iyi şanslar.

haphazard
şans eseri
fluke
şans eseri
by chance

He found his lost camera by chance. - Şans eseri kayıp kamerasını buldu.

Didn't you see her by chance yesterday? - Dün onu şans eseri görmedin mi?

şans vermek
Give somebody a chance

You should give him a second chance.

şans dilemek
to wish sb well
şans eseri olan
adventitious
şans eseri olan
chance
şans eseri olarak
by any chance

Do you know Tom by any chance? - Şans eseri olarak Tom'u tanıyor musun?

şans eseri olarak
oddly enough
şans eseri olmak
to chance
şans eseri olmak
chance
şans getirmek
be fortunate
şans hediyesi
handsel
şans hediyesi
hansel
şans işi
toss up
şans işi
venture
şans tanımak
to give (someone) a chance, give (someone) a break
şans tanımak
give an opportunity
şans tanımak
give a chance
şans tanımak
give a break
şans tanımak
to give sb a break
şans tanımak
give smb. a show
şans tanımamak
outmatch
şans yıldızı
lucky star
şans eseri
fortuitously
şans eseri
fortunately
bol şans
good luck
ikinci şans
second chance
şans dilemek
wish somebody well
şans eseri
luck into something
şans eseri
serendipitously
şans eseri
by good fortune
şans eseri
tossup
şans eseri
perchance
şans eseri
luckily

Luckily, Tom had some money I could borrow. - Şans eseri, Tom'un ödünç alabileceğim biraz parası vardı.

Luckily he did not see me. - Şans eseri o beni görmedi.

kör şans
blind luck
Şans dilemek
cross one's fingers
Şans eseri
as luck would have it meaning
şanslar
chances

There will be other chances. - Diğer şanslar olacak.

I'll take my chances with you. - Şanslarımı sizinle birlikte alacağım.

anlık şans
streak of luck
az bir şans
not a dog's chance
bana şans dile
cross your fingers for me
başarılması mümkün şans
a sporting chance
beklenmedik şans
windfall
bol şans
break a leg!
büyük şans
jackpot
büyük şans
a great occasion
ele geçen şans
(deyim) a fair crack of the whip
iyi şans
Good luck!
kötü şans
ill fortune
kötü şans
(deyim) hard cheese
kötü şans
(Konuşma Dili) bad break
küçük bir şans
a fat chance
kısa süren şans
streak of luck
nerdeyse sıfır şans
buckley's chance
yeterli kazanma şans
(Konuşma Dili) sporting chance
yok denecek kadar az şans
not a dog's chance
zayıf şans
outside chance
şans eseri
{s} haphazard
şans eseri
incidentally
şans eseri
providentially
Turkish - Turkish
Talih, baht, felek
Talih, baht, felek: "Bir hafta içinde kayıplar ve kazanmalarla şansım değişti."- R. H. Karay
kör şans
Kötü talih
English - Turkish

Definition of şans in English Turkish dictionary

şans frais
(Ticaret) ücretsiz
şans
Favorites