Tom motor yağını nasıl düzgün bir şekilde atacağını ve asla rögara atmadığını biliyordu.
- Tom knew how to properly dispose of motor oil and never dumped it down the storm drain.
Söyleyeceklerimi düzgün bir şekilde dinle.
- Properly listen to what I'm going to say.
Bir Amerikalı Kızılderili daha uygun bir şekilde Yerli Amerikalı olarak bilinir.
- An American Indian is more properly called a Native American.
Biz onu uygun bir şekilde yapacağız.
- We're going to do it properly.
Aptal numarası yapma. Soruma doğru dürüst cevap ver.
- Don't play dumb. Answer my question properly!
Eğer anlıyorsan, öyleyse onu doğru dürüst yap.
- If you understand, then do it properly.
Oğlum henüz doğru olarak toplama yapamıyor.
- My boy can't do addition properly yet.
Dişlerini gereği gibi fırçalıyor musun?
- Are you brushing your teeth properly?
Uygun bir biçimde eğitilmedik.
- We haven't been properly trained.
Kapıyı uygun şekilde kapatamıyorum.
- I can't get the door to shut properly.
Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
- Properly used, certain poisons will prove beneficial.
Onun işi uygun olarak yapma yeteneği yoktur.
- He doesn't have the ability to do the work properly.
Sanırım onu uygun olarak nasıl yapacağını sana göstermemin zamanıdır.
- I think it's time for me to show you how to do that properly.
Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
- Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.
- The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content.
Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
- Properly used, certain poisons will prove beneficial.
O, söyleyecek münasip bir şey değil.
- That's not a proper thing to say.
Arazi neredeyse tamamen yabani böğürtlen çalılarla kaplanmıştı.
- The property was almost completely overgrown with wild blackberry bushes.
Gerçekler tam olarak anlaşılmadı.
- The facts weren't properly understood.
Uygun elbiseler iş yerinde çok önemlidir.
- Proper clothes count for much in business.
Mary aristokrat ve terbiyeli bir bayan.
- Mary is an aristocrat and a proper lady.
Üstüniletkenlik fiziksel bir özelliktir.
- Superconductivity is a physical property.
Buraya giremezsin. Bu özel bir mülkiyet.
- You are not allowed here. This is private property.
Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
- Tom doesn't know how to treat his employees properly.
İyi sağlık düzgün beslenme ve ölçülü egzersizden ibarettir.
- Good health consists of proper eating and moderate exercise.
Hadi bunu doğru düzgün yapalım.
- Let's do this properly.
Tom ismimi doğru dürüst nasıl telaffuz edeceğini bilmiyor.
- Tom doesn't know how to pronounce my name properly.
Tom ismimi doğru dürüst nasıl telaffuz edeceğini bilmiyor.
- Tom doesn't know how to pronounce my name properly.
Dişini doğru dürüst fırçalıyor musun?
- Are you brushing your teeth properly?
Gerçek bir beyefendi kadınına kırmızı güller getirir.
- A proper gentleman brings his lady red roses.
Gerçekler tam olarak anlaşılmadı.
- The facts weren't properly understood.
Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
- Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
A very proper young lady.
mathematics, physics Eigen-; designating a function or value which is an eigenfunction or eigenvalue.
When I realized I was wearing my shirt inside out, I felt a proper fool.
... There are broken websites out there that don't work properly ...
... It wasn't thought through properly. We need to get rid of that provision, because it's ...