Believe it or not, I can actually draw.
- İster inanın ister inanmayın, ben aslında resim çizebilirim.
And actually, this project needs everyone.
- Ve aslında bu projenin herkese ihtiyacı var.
That's essentially what happened here.
- Burada olan şey aslında odur.
It's presumptuous to call this a palace. Essentially, it's a big house.
- Buna bir saray diyen küstahtır. Aslında bu büyük bir ev.
Money, as such, has no meaning.
- Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
- Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
Indeed, I keep the cupboard closed.
- Aslında, dolabı kapalı tutarım.
Indeed, that place does appear to be far from here.
- Aslında o yer buradan uzakta gibi görünüyor.
A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
- Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
- Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses.
- Aslında tüm nüfusun sekizde birine herpes virüsleri bulaşmıştır.
I think we need a lot more than I originally thought.
- Sanıyorum aslında düşündüğümden çok daha fazlasına ihtiyacımız var.
I'm originally from China.
- Ben aslında Çinliyim.
A healthy curiosity is truly a fine thing.
- Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
Honestly, this is not a really well-paying job.
- Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.
I think the world is much older than the Bible tells us, but honestly, when I look around — it looks much younger!
- Dünyanın İncilin söylediğinden çok daha yaşlı olduğunu düşünüyorum fakat aslında etrafa baktığımda o çok daha genç görünüyor!
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.
That was actually really fun.
- O aslında gerçekten eğlenceliydi.
He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.
- O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir.
Competition is neither good nor evil in itself.
- Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.
Competitiveness is neither good nor bad in itself.
- Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
He is a good man at heart.
- O, aslında iyi bir adam.
He is a kind man at heart.
- O, aslında nazik bir insandır.
In reality, all they are interested in is power.
- Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.
I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago.
- Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.
It's basically quite simple.
- Bu aslında oldukça basit.
He is basically a nice man.
- O aslında nazik bir insandır.
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.