presageful; foreboding; prescient

listen to the pronunciation of presageful; foreboding; prescient
Englisch - Türkisch

Definition von presageful; foreboding; prescient im Englisch Türkisch wörterbuch

divine
{s} ilahi

Musa ilahi emirleri taşıyan dağdan indi. - Moses came down from the mountain bearing divine commandments.

Rüya Tom'u sarstı. O bunu ilahi bir uyarı olarak aldı. - The dream rattled Tom. He took it as a divine warning.

divine
{s} kutsal

Tanrıların Oğulları, biz kutsal tohumlarız. Bir gün, biz Babamızın olduğu şey olacağız. - Sons of God, we are divine seeds. One day, we will be what our Father is.

O yemek sadece kutsaldı. - That meal was simply divine.

divine
falcı

Ying Yang falcısı kendi kaderini tahmin etmeyebilir. - The Ying Yang diviner may not predict his own fate.

divine
{s} tanrı'ya adanmış
divine
kehanette bulunmak
divine
tanrısal
divine
gelecek ya da bilinmeyenden haber vermek
divine
mukaddes
divine
ulu
divine
fevkalade
divine
{f} sezmek, hissetmek
divine
{i} ilahiyatçı
divine
ala
divine
harika/kutsal/Tanrısal
divine
{s} çok güzel
divine
(sıfat) tanrısal, ilahi, tanrı'ya adanmış, harika, çok güzel, kutsal
divine
(isim) ilahiyatçı, rahip, ilahiyat, tanrıbilim
Englisch - Englisch
divine
presageful; foreboding; prescient
Favoriten