pertaining to the political right; conservative

listen to the pronunciation of pertaining to the political right; conservative
Englisch - Türkisch

Definition von pertaining to the political right; conservative im Englisch Türkisch wörterbuch

right
hak

Sanırım sen haklısın. - I think you're right.

Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler. - Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.

right
{s} haklı

Sanırım sen haklısın. - I think you're right.

Amanın, sen haklısın, ben onu hiç bilmiyordum. - Oh my, you're right, I didn't know that at all.

right
doğrudan doğruya

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir. - Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

Bir bisiklet yolu doğrudan doğruya evimin önünden geçer. - A bike path goes right past my house.

right
dürüstlük
right
yanlış olmama
right
iyi

Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu. - The house looked good; moreover, the price was right.

Bay Ford şimdi iyidir. - Mr Ford is all right now.

right
yetki

Tamam, şimdi yetki bende. - All right, I'm in charge now.

right
sağ taraf

Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar. - In America cars drive on the right side of the road.

Sola dönerseniz, kiliseyi sağ tarafınızda bulursunuz. - If you turn to the left, you will find the church on your right.

right
tutucu
right
düz

Bu hataları düzeltmelisin. - You must put these mistakes right.

Şu anda düzgün düşünemiyorum. - I can't think straight right now.

right
pek

Bu, kulağa pek hoş gelmiyor. - That doesn't sound right.

Pekala, ben dinliyorum. - All right, I'm listening.

right
doğruca

Tom doğruca Mary'nin tuzağına yürüdü. - Tom walked right into Mary's trap.

Bir otelde oda kiraladım ve doğruca yatmaya gittim. - I checked into a hotel and went right to sleep.

right
{f} doğrultmak
right
{s} dik açılı

Bu iki çizgi dik açılıdır. - These two lines are at right angles.

right
çok

Tom şu anda bize yardım edemeyecek kadar çok yorgun görünüyor. - Tom looks like he's too tired to help us right now.

Tom'un Mary'nin olduğu kadar çok burada olma hakkı var. - Tom has as much right to be here as Mary does.

right
sağa

O, masayı sağa doğru kaydırdı. - He moved the desk to the right.

Anahtarı sağa doğru dönder. - Turn the key to the right.

right
{s} en uygun

Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu. - The house looked good; moreover, the price was right.

right
tam olarak

Tom tam olarak haklı. - Tom is exactly right.

Bu tam olarak doğru değil. - That isn't exactly right.

right
(fiil) düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, derleyip toplamak, çeki düzen vermek, itibarını iade etmek
Englisch - Englisch
right
pertaining to the
{a} sabine
pertaining to the political right; conservative
Favoriten