It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
They are fanatical in their beliefs.
- Onlar inançlarında fanatik.
In other words, he is a man of faith.
- Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.
He is a man of faith.
- O bir inanç insanıdır.
They don't have any deep convictions.
- Hiç inançları yoktur.
Carl Gustav Jung, the founder of analytical psychology, always respected the religious convictions of his patients very much.
- Carl Gustav Jung, analitik psikolojinin kurucusu, her zaman hastalıklarının dini inançlarına çok saygı gösterdi.
Superstition is the religion of feeble minds.
- Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.
Carl Gustav Jung, the founder of analytical psychology, always respected the religious convictions of his patients very much.
- Carl Gustav Jung, analitik psikolojinin kurucusu, her zaman hastalıklarının dini inançlarına çok saygı gösterdi.
They don't have any deep convictions.
- Hiç inançları yoktur.
There are no creeds in mathematics.
- Matematikte hiçbir inanç yoktur.
Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.
- Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.
You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different.
- Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.
Superstition is the religion of feeble minds.
- Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.
This superstition still lingers on among them.
- Bu batıl inanç onların arasında hala devam ediyor.
I would never die for my beliefs because I might be wrong.
- İnançlarım uğruna hiçbir zaman ölmezdim çünkü yanılıyor olabilirim.
We should respect each other's beliefs.
- Birbirimizin inançlarına saygı göstermeliyiz.