They are fanatical in their beliefs.
- Onlar inançlarında fanatik.
He had strong religious beliefs.
- Onun güçlü dini inançları vardı.
Faith makes all things possible.... love makes all things easy.
- İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.
In other words, he is a man of faith.
- Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.
Carl Gustav Jung, the founder of analytical psychology, always respected the religious convictions of his patients very much.
- Carl Gustav Jung, analitik psikolojinin kurucusu, her zaman hastalıklarının dini inançlarına çok saygı gösterdi.
They don't have any deep convictions.
- Hiç inançları yoktur.
Superstition is the religion of feeble minds.
- Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.
They don't have any deep convictions.
- Hiç inançları yoktur.
They have very deep convictions.
- Çok derin inançları var.
There are no creeds in mathematics.
- Matematikte hiçbir inanç yoktur.
Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.
- Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.
You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different.
- Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.
That's just superstition.
- O sadece batıl inanç.
This superstition still lingers on among them.
- Bu batıl inanç onların arasında hala devam ediyor.
He had strong religious beliefs.
- Onun güçlü dini inançları vardı.
We should respect each other's beliefs.
- Birbirimizin inançlarına saygı göstermeliyiz.