Seninle seyahat etmek istiyorum.
- I want to travel with you.
Burada daha uzun kalmak istiyorum.
- I want to stay here longer.
Üzgünüm, seni seviyorum.
- I'm sorry, I love you.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than him.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
Keşke söylediğimi geri alabilsem.
- I wish I could take back what I said.
Onu kim icat etti acaba?
- I wonder who invented it.
Zengin olmak acaba nasıl bir şey?
- I wonder what it feels like to be rich.
Onu işittiğime üzüldüm.
- I am sorry to hear that.
Bence yarın yağmur yağmayacak.
- I think it won't rain tomorrow.
Bence Mary makyaj yapmak için çok genç.
- I think Mary is too young to wear makeup.
Dave'in yeni arabası için epeyce para ödediğine bahse girerim.
- I bet Dave paid a pretty penny for his new car.
Haftanın sonundan önce Tom'u göreceğimize bahse girerim.
- I bet we'll see Tom before the end of the week.
Tom'un gülmeyi hâlâ durdurmadığından eminim.
- I bet Tom still hasn't stopped laughing.
Bu fotoğrafı Tom'un çektiğine eminim.
- I bet Tom took this photo.
Tamam, sanırım anladım.
- OK, I think I got it.
Sanırım onu doğru anladım.
- I think I got it right.
Umuyorum ki,Japonya anayasaya göre hareket edecek.
- I hope that Japan will abide by its Constitution.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
Umarım kaza geçirmemiştir.
- I hope he hasn't had an accident.
Umarım ünlü biri benim şarkılarımdan birini çalar.
- I hope someone famous sings one of my songs.
Umarım kötü bir şey olmaz.
- I hope something bad doesn't happen.
Seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum.
- I love you and I want to marry you.
Hepsinin içinde en çok seni seviyorum.
- I love you the best of all.
Ne demek istediğini anlıyorum.
- I see what you meant.
Amacını anlıyorum, Tom.
- I see your point, Tom.
Kanımca Tom'un çok iyi bir işi yok.
- I think Tom doesn't have a very good job.
Sanırım yakında tüm işleri bitirmiş olacaksınız.
- I think you will have done all the work soon.
Sanırım sen haklısın.
- I think you're right.
Galiba bunu Tom söyledi.
- I think Tom said that.
Galiba beş senedir evliler.
- I think they have been married for five years.
Sanırım bir şey yanıyor.
- I think something's burning.
Sanırım Tom'a bir şey olmuş olabilir.
- I think something may have happened to Tom.
Başka birini istemiyorum. Seni istiyorum.
- I don't want someone else. I want you.
Tom, buraya gel, seni istiyorum.
- Tom, come here, I want you.
Acaba evrende yalnız mıyız diye merak ediyorum.
- I wonder if we're alone in the universe.
Değişim öğrencileri bu kulübe katılabiliyor mu acaba?
- I wonder if exchange students can join this club.
Tom, şu anda sana ihtiyacım var.
- Tom, I need you right now.
Yarın sana ihtiyacım var.
- I need you here tomorrow.
Ben emin değilim ama sanırım öyle.
- I'm not certain, but I think so.
Mm- hm. Ben de öyle düşünüyorum.
- Mm-hm. I think so too.
Evet. Ben de öyle düşünüyorum.
- Yeah. I think so, too.
Yürüyüşe itirazım yok.
- I don't mind walking.
Onu senin için yapmaya itirazım yok.
- I don't mind doing that for you.
Geçen gün yoğun bir eyaletler arası yolun ortasında benzinim bitti.
- The other day I ran out of gas in the middle of a busy Interstate.
Ben eyaletler arasındayım.
- I'm on the interstate.
It ill beseemes a knight of gentle sort, / Such as ye haue him boasted, to beguile / A simple mayd, and worke so haynous tort, / In shame of knighthood, as I largely can report.