başlangıçta

listen to the pronunciation of başlangıçta
Türkisch - Englisch
(Hukuk) initially

She didn't like horsemeat, initially. - Başlangıçta at etini beğenmedi.

Dan initially believed Linda when she said that it was an accident. - Dan o onun bir kaza olduğunu söylediğinde başlangıçta Linda'ya inanmıştı.

at first

I was worried about my mistakes at first. - Başlangıçta hatalarım hakkında endişeliydim.

At first, I didn't like him. - Başlangıçta, ondan hoşlanmadım.

at first, initially, to start with
(Konuşma Dili) begin with

He soon grows tired of a thing regardless of how much he liked it to begin with. - O, başlangıçta bir şeyi ne kadar severse sevsin bir süre sonra ondan sıkılacaktır.

to start with
originally

Originally, Abraham Lincoln wanted all slaves to be deported to Africa or the Caribbean. - Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi.

I was hired originally to do another job. - Ben başka bir iş yapmak için başlangıçta işe alındım.

at the begining
ınıtıally
başlangıç
beginning

The beginning is the most important part of the work. - Başlangıç işin en önemli kısmıdır.

In the beginning God created the heaven and the earth. - Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.

başlangıç
start

Tom wishes he could make a fresh start. - Tom yeni bir başlangıç yapabilmeyi diliyor.

Tom got a late start this morning. - Tom bu sabah geç bir başlangıç yaptı.

başlangıçta olmayan
unoriginal
başlangıçta var olan
primordial
başlangıçta yaşanan zorluklar
teething troubles
başlangıç
{i} inception
başlangıç
preliminary
başlangıç
{i} approach
başlangıç
elementary
başlangıç
origin

Originally, Abraham Lincoln wanted all slaves to be deported to Africa or the Caribbean. - Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi.

I was hired originally to do another job. - Ben başka bir iş yapmak için başlangıçta işe alındım.

başlangıç
introduction
başlangıç
beginning, start, origin, commencement, inception; preface, foreword; elementary, preliminary
başlangıç
commencing
başlangıç
morning

Tom got a late start this morning. - Tom bu sabah geç bir başlangıç yaptı.

başlangıç
outset
başlangıç
commencement

Commencement is typically the first or second Saturday in April. - Başlangıç genellikle nisan ayının birinci ya da ikinci cumartesisidir.

başlangıç
(Bilgisayar) from

Tom was right from the beginning. - Tom başlangıçtan beri haklıydı.

She knew it from the start. - O bunu başlangıçtan beri biliyordu.

başlangıç
{i} onset
başlangıç
{i} prologue
başlangıç
{i} prime
başlangıç
incipient
başlangıç
nascent
başlangıç
(Bilgisayar) initialize
başlangıç
elements
başlangıç
(Bilgisayar) only from
başlangıç
(Bilgisayar) leading
başlangıç
entrance
başlangıç
original

I was hired originally to do another job. - Ben başka bir iş yapmak için başlangıçta işe alındım.

Originally, Abraham Lincoln wanted all slaves to be deported to Africa or the Caribbean. - Başlangıçta, Abraham Lincoln Afrika'ya ve Karayiplere sınır dışı edilecek tüm köleleri istedi.

başlangıç
begin

A good beginning makes a good ending. - İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.

In the beginning God created the heaven and the earth. - Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.

başlangıç
(Bilgisayar) home
başlangıç
embryo
başlangıç
(Reklam) heading
başlangıç
starting

This will be the starting point of the tunnel. - Burası tünelin başlangıç ​​noktası olacaktır.

The starting point of all achievement is desire. - Tüm başarıların başlangıç noktası arzudur.

başlangıç
exordium
başlangıç
{i} start up
başlangıç
spring
başlangıç
prelude
başlangıç
initiative
başlangıç
birth
başlangıç
germ
başlangıç
attack
başlangıç
lead off
başlangıç
threshold
'anfangs başlangıçta, ilkin
'Anfangs at the beginning, the first
başlangıç
preface, foreword
başlangıç
early

Tom went to bed early because he had an early start the next day. - Tom ertesi gün erken bir başlangıç ​​yapması nedeniyle erken yatmaya gitti.

We got an early start. - Biz erken bir başlangıç yaptık.

başlangıç
cradle
başlangıç
preamble
başlangıç
doorway
başlangıç
incipience
başlangıç
first

At first, I didn't like him. - Başlangıçta, ondan hoşlanmadım.

At first, I had difficulty understanding people when they spoke too fast. - Başlangıçta, çok hızlı konuştukları zaman insanları zorlukla anlardım.

başlangıç
initial , origin
başlangıç
go off
başlangıç
dawn
başlangıç
infancy
başlangıç
big bang
başlangıç
incipiency
başlangıç
opening
başlangıç
incunabula
başlangıç
off

I don't want to get off on the wrong foot with the new boss. - Yeni patronla kötü bir başlangıç yapmak istemiyorum.

We got off on the wrong foot. - Kötü bir başlangıç yaptık.

başlangıç
departure
başlangıç
beginning, start, commencement
başlangıç
aipha
başlangıç
{i} debut
başlangıç
{i} genesis
başlangıç
{i} Prolog
başlangıç
initial

Dan initially believed Linda when she said that it was an accident. - Dan o onun bir kaza olduğunu söylediğinde başlangıçta Linda'ya inanmıştı.

She didn't like horsemeat, initially. - Başlangıçta at etini beğenmedi.

başlangıç
{i} setout
başlangıç
{i} conception
başlangıç
geneses
başlangıç
{i} proem
başlangıç
toehold
başlangıç
preface
başlangıç
toe hold
hemen başlangıçta
right from the start
Türkisch - Türkisch

Definition von başlangıçta im Türkisch Türkisch wörterbuch

başlangıç
Bir işin, bir dönemin, bir hayatın vb.nin ilk bölümü: "Hayatın başlangıcı gibi sonu da bir ninni, masal ve uyku ihtiyacını duyuyor."- A. Ş. Hisar. Ön söz veya giriş, mukaddime
Başlangıç
(Osmanlı Dönemi) BEDİHE
Başlangıç
(Hukuk) MEBDE
Başlangıç
(Osmanlı Dönemi) RE'S
Başlangıç
iptida
Başlangıç
(Osmanlı Dönemi) BED'ET
Başlangıç
ilk adım
Başlangıç
baş

Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.

Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı. - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.

başlangıç
Bir işin, bir dönemin, bir hayatın vb.nin ilk bölümü
başlangıç
Ön söz veya giriş, mukaddime
Englisch - Türkisch

Definition von başlangıçta im Englisch Türkisch wörterbuch

BAŞLANGIÇ
THEPİCTİONART