I'm saying For the sake of Earth's environment, but actually it's For the sake of the people living on Earth.
- Dünyanın çevresinin iyiliği için söylüyorum, ama aslında o Dünya üzerinde yaşayan insanların iyiliği için.
Believe it or not, I can actually draw.
- İster inanın ister inanmayın, ben aslında resim çizebilirim.
We often hear it said that ours is essentially a tragic age.
- Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.
That's essentially what happened here.
- Burada olan şey aslında odur.
Money, as such, has no meaning.
- Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
- Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
Indeed, that place does appear to be far from here.
- Aslında o yer buradan uzakta gibi görünüyor.
Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
- Irkçı değilim, ama ile başlayan her cümle aslında büyük ihtimalle çok ırkçıdır.
In fact, Marie Curie is Polish, not French.
- Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır.
A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
- Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses.
- Aslında tüm nüfusun sekizde birine herpes virüsleri bulaşmıştır.
I now live in Helsinki, but I'm originally from Kuopio.
- Şu an Helsinki'de yaşıyorum ama aslında Kuopioluyum.
Halloween was originally a Celtic festival.
- Cadılar Bayramı aslında bir Kelt festivaliydi.
A healthy curiosity is truly a fine thing.
- Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
Honestly, I would also like to go.
- Aslında ben de gitmek istiyorum.
Honestly, this is not a really well-paying job.
- Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.
He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.
- O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir.
I'm not really a talkative person. It's just that I have a lot of things to tell you.
- Ben aslında geveze birisi değilimdir. Sadece sana anlatacak çok şeyim var.
Competitiveness is neither good nor bad in itself.
- Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
Competition is neither good nor evil in itself.
- Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.
He is a good man at heart.
- O, aslında iyi bir adam.
He is not a liar at heart.
- O, aslında bir yalancı değil.
In reality, all they are interested in is power.
- Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.
I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago.
- Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.
It's basically quite simple.
- Bu aslında oldukça basit.
I basically prefer being by myself.
- Aslında kendi başıma olmayı tercih ederim.
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.