And actually, this project needs everyone.
- Ve aslında bu projenin herkese ihtiyacı var.
Tom doesn't actually live within Boston city limits.
- Tom aslında Boston şehri sınırları içinde yaşamıyor.
Essentially that story is correct.
- Aslında o hikaye doğrudur.
That's essentially what happened here.
- Burada olan şey aslında odur.
Money, as such, has no meaning.
- Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.
We do not become good drivers by concentrating on driving as such.
- Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.
Esperanto indeed is not difficult.
- Esperanto aslında zor değil.
Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
- Irkçı değilim, ama ile başlayan her cümle aslında büyük ihtimalle çok ırkçıdır.
In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
- Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
- Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses.
- Aslında tüm nüfusun sekizde birine herpes virüsleri bulaşmıştır.
I now live in Helsinki, but I'm originally from Kuopio.
- Şu an Helsinki'de yaşıyorum ama aslında Kuopioluyum.
Halloween was originally a Celtic festival.
- Cadılar Bayramı aslında bir Kelt festivaliydi.
A healthy curiosity is truly a fine thing.
- Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
Honestly, this is not a really well-paying job.
- Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.
I think the world is much older than the Bible tells us, but honestly, when I look around — it looks much younger!
- Dünyanın İncilin söylediğinden çok daha yaşlı olduğunu düşünüyorum fakat aslında etrafa baktığımda o çok daha genç görünüyor!
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.
That was actually really fun.
- O aslında gerçekten eğlenceliydi.
Jingle Bells, a popular song around Christmas time, is not really a Christmas song. The lyrics say nothing about Christmas.
- Jingle Bells, Noel zamanı yaklaştığında popüler bir şarkı, aslında bir Noel şarkısı değildir. Sözleri Noel hakkında bir şey söylemiyor.
Competitiveness is neither good nor bad in itself.
- Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.
Competition is neither good nor evil in itself.
- Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.
They are all good men at heart.
- Aslında onların hepsi iyi insanlar.
He is not a liar at heart.
- O, aslında bir yalancı değil.
I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago.
- Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.
In reality, all they are interested in is power.
- Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.
He is basically a nice man.
- O aslında nazik bir insandır.
It's basically quite simple.
- Bu aslında oldukça basit.
In effect, flowers are the creators of honey.
- Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.