I know what a lucky boy I am.
- Ben ne şanslı bir çocuk olduğumu biliyorum.
When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
He had the fortune to marry a nice girl.
- Onun güzel bir kızla evlenme şansı vardı.
I had a chance to meet him in Paris.
- Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
This is your only chance.
- Bu senin yegâne şansın.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
He had the good fortune to marry a pretty girl.
- Güzel bir kızla evlenmek için iyi şansı vardı.
Most people judge men only by their success or their good fortune.
- Çoğu insan erkekleri sadece onların başarıları ya da iyi şansıyla değerlendirir.
Give me another shot.
- Bana bir şans daha ver.
Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
- Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
I knew that I'd break her heart, but I had no choice.
- Onun kalbini kıracağımı biliyordum ama hiç şansım yoktu.
Tom can't catch a break.
- Tom bir şans yakalayamaz.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
I should've hit Tom while I had the chance.
- Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
Tom got a chance to start over.
- Tom'un başlamak için bir şansı var.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
- Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
We have the opportunity to make some changes.
- Bazı değişiklikler yapma şansımız var.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.