çıkarılmak

listen to the pronunciation of çıkarılmak
Türkisch - Englisch
(for one person) to be brought before/to (another), be presented to (another)
(for a food or a drink) to be offered to (a guest)
(for a law) to be made
(for someone's wrongdoing, mistake) to be exposed, be revealed
(for someone) to be shown to be, be revealed to be (a bad type of person); for people to be left with the impression that (someone) is (a bad type of person): Yalancı çıkarıldı. People were made to think him a liar
(for something) to be extended from, be stuck out of (a place)
to be taken out to/into (a place outdoors)
(for something) to be produced in (a place)
(Matematik) (for one amount) to be subtracted from (another)
to be removed (from); to be extricated (from); to be extracted (from); to be pulled out (of); to be brought out (from); (for a student) to be expelled (from); (for a worker) to be fired; (for a tenant) to be evicted
(for someone's living) to be made from, be earned from (a specified job)
(for a row, a quarrel) to be started; (for a difficulty) to be created
to be unloaded (from)
(for something new) to be created
(Askeriye) (for a force) to be landed on (a shore)
(for something) to be vomited up, be thrown up, be spewed up
(for a stain) to be removed, be taken out
(for a piece of clothing) to be taken off, be removed; (for a hat) to be doffed
to be made to climb up on (something); to be made to go up to (a higher place); to be put in/on (a higher place)
(for one person's anger, frustration, negative emotion) to be vented on, be taken out on (another)
cut from
çıkarılmak üzere
less
çık
drop out of
çık
(Bilgisayar) break

What would you do if war were to break out? - Savaş çıksa ne yaparsın?

I left home without having breakfast yesterday. - Ben dün kahvaltı etmeden evden çıktım.

çık
(Bilgisayar) escape

Tom pointed to the fire escape. - Tom yangın çıkışını işaret etti.

They wanted to escape on vacation. - Tatile çıkmak istediler.

çıkarılma
removal
çıkarılma
abstraction
çık
{f} exit

Everybody in the building headed for the exits at the same time. - Binadaki herkes aynı anda çıkışa yöneldi.

Please use this exit when there is a fire. - Bir yangın olduğunda, lütfen bu çıkışı kullanın.

çık
got out

Tom got out of prison after 30 years. - Tom otuz yıldan sonra hapishaneden çıktı.

When I got out of prison, Tom helped me get back on my feet. - Hapishaneden çıktığımda, Tom tekrar ayaklarımın üstünde durmama yardımcı oldu.

çık
{f} exited

Sami exited the underground parking lot. - Sami yeraltı otoparkından çıktı.

Tom exited the tunnel at 80 miles an hour. - Tom saatte 80 mil hızla tünelden çıktı.

çık
went forth
çık
go out

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

Daddy, may I go out and play? - Baba, dışarıya çıkıp oyun oynayabilir miyim?

çık
move up
çık
emerge

The robber emerged from the darkness. - Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

I couldn't get out of my garage because there was a car in the way. - Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.

By the time you get out of prison, she'll have been married. - Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.

çıkarılma
expulsion
çıkarılma
exclusion
açıka çıkarılmak
to be dismissed from work, be fired
eksiltmeye çıkarılmak
(for a work) to be put up to tender
ihaleye çıkarılmak
(for bids for a contract) to be accepted: Metronun inşaatı 1 Nisandan itibaren ihaleye çıkarılacak. Bids for the subway contract will be accepted beginning April first. Bu iş ne zaman ihaleye çıkarılacak? When will bids for the job be accepted?
işten çıkarılmak
get the gate
işten çıkarılmak
get it in the neck
işten çıkarılmak
to get the boot, to get the sack, to be dismissed
çürüğe çıkarılmak
be invalided out
çürüğe çıkarılmak
to be invalid out of the army
çık
quit

She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world. - O, ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, bu yüzden o, derhal işi bıraktı ve dünya yolculuğuna çıktı.

Jane is very content with her job and has no desire to quit it. - Jane işinden çok memnun ve çıkma arzusu yok.

çık
exeunt
çıkarılma
protrusion
çıkarılma
(Hukuk) (üyelikten) expulsion
Türkisch - Türkisch
Çıkarma işine konu olmak: "Biraz sonra sedye yukarı çıkarılıp koridora konuldu."- M. Ş. Esendal
Çıkarma işine konu olmak
çıkarılma
Çıkarılmak işi
çıkarılmak
Favoriten