Babası onların ailesi gibi aynı dini inançları paylaşmayan bir kızla onun nişanını tasdik etmedi.
- His father would never sanction his engagement to a girl who did not share the same religious beliefs as their family.
İnançlarım uğruna hiçbir zaman ölmezdim çünkü yanılıyor olabilirim.
- I would never die for my beliefs because I might be wrong.
Onun güçlü dini inançları vardı.
- He had strong religious beliefs.
Onlar inançlarında fanatik.
- They are fanatical in their beliefs.
Yaygın inanışın aksine Tom çok saf değildir.
- Contrary to popular belief, Tom isn't that naive.
Senin haklı olduğun inancındayım.
- My belief is that you are right.
ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
- It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
I can't do that. It's against my beliefs.
My belief that it will rain tomorrow is strong.
She often said it was her belief that carried her through the hard times.
... Many of us are programmed with negative beliefs about our ...
... so do new beliefs. ...