With your connections, you should be able to find a job for Tom.
- Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
He has no connection with this affair.
- Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet.
- Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.
Tom linked to my website from his blog.
- Tom bloğundan benim siteme bağlandı.
The two friends have formed a deep bond of friendship.
- İki arkadaş derin bir arkadaşlık bağı oluşturdular.
Which is longer, a single bond or a double bond?
- Hangisi daha uzun? Bir tek bağ mı yoksa bir çift bağ mı?
I can't tie a very good knot.
- Ben çok iyi bir fiyonk bağlayamam.
That child could barely manage to tie his shoes.
- O çocuk ayakkabılarını güçlükle bağlayabildi.
Mary felt guilty about yelling at her daughter.
- Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
I shall win the king's daughter! they both cried.
- Kralın kızını kazanmalıyım! diye bağırdı ikisi de.
Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Anne, bir parça iple üç kurşun kalemi bağladı.
Tom wrapped the package and tied it with strings.
- Tom paketi sardı ve iplerle bağladı.
I showed Tom how to tie some knots.
- Bazı düğümleri nasıl bağlayacağımı Tom'a gösterdim.
Tom knotted the rope securely.
- Tom ipi güvenli bir biçimde bağladı.
A developing embryo connects to the placenta via the umbilical cord.
- Gelişmekte olan bir embriyo, göbek kordonu yoluyla plasentaya bağlanır.
He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
The prisoner is in chains.
- Tutsak zincirle bağlıydı.
All living things are connected in one chain of being.
- Tüm canlılar varlığın tek zincirine bağlıdırlar.
Excuse me, your laces are untied.
- Affedersiniz, bağcıklarınız çözülmüş.
Tom tied his shoe laces.
- Tom ayakkabı bağlarını bağladı.
Even though we were supposed to meet at 10, I've had no contact with them. I wonder if they've had an accident.
- Saat onda buluşmamız gerekiyorken, onlarla bağlantı kuramadım. Onların kaza geçirip geçirmediğini merak ediyorum.
How did you make contact?
- Nasıl bağlantı kurdun?
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Have you ever thought about donating your organs after you die?
- Öldükten sonra hiç organlarınızı bağışlamayı düşündünüz mü?
She thought that she could become economically independent from her parents if she went to college.
- Eğer üniversiteye gidebilirse ebeveynlerinden ekonomik olarak bağımsız olabileceğini düşündü.
What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
- Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
You were shouting at her and I don't like that.
- Sen ona bağırıyordun ve ben bundan hoşlanmıyorum.
Sami used a ligature to strangle Layla.
- Sami, Leyla'yı boğmak için bir bağlama ipi kullandı.
I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.
Tendons and ligaments are more fragile than you might think.
- Tendonlar ve bağlar düşündüğünüzden daha kırılgandır.
Push buttons are a practical fastener for children's clothes.
- İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.
Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
- Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
This agreement is binding on all of us.
- Bu anlaşma hepimizi bağlıyor.
Whether you will succeed or not depends on your efforts.
- Başarılı olup olmayacağın çabalarına bağlıdır.
Whether we go or not depends on the weather.
- Gidip gitmeyeceğimiz havaya bağlı.
He tied his dog up to the tree while he went into the store.
- O dükkana giderken köpeğini ağaca bağladı
Fasten your seat belt while driving.
- Araba sürerken emniyet kemerini bağla.
He hitched the caravan to his car.
- O, karavanı arabasına bağladı.
Tom tied his horse to the hitching post.
- Tom atını bağlama direğine bağladı.
She advised him to fasten his seat belt.
- O ona emniyet kemerini bağlamasını tavsiye etti.
Fasten your seat belt.
- Emniyet kemerini bağla.
Thank you for the donation.
- Bağış için teşekkürler.
On Children's Day, more than 50 bicycles were donated.
- Çocuklar Günü'nde 50'den fazla bisiklet bağışlandı.