Neden burada olduğumu muhtemelen merak ettiğini biliyorum.
- I know you're probably wondering why I'm here.
Tom üniversiteye gitseydi daha varlıklı olup olmayacağını merak etmekten kendini alamıyor.
- Tom can't help wondering whether he would have been better off if he had gone to college.
Tom va Mary kokunun ne olduğunu merak ederek şaşkın bakışlarla baktılar.
- Tom and Mary exchanged puzzled looks, wondering what the smell was.
Sebebini merak etmemek hâlâ elimde değil.
- I still can't help wondering why.
Hala Tom'a ne olduğunu merak etmekten kendimi alamıyorum.
- I still can't help wondering what happened to Tom.
Tom herkesin güvende olup olmadığını merak etmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help but wonder if everybody was safe.
Tom, Mary'nin fikrini niçin değiştirdiğini merak etmekten kendini alamıyor.
- Tom can't help wondering why Mary changed her mind.
Mısır piramitleri dünyanın yedi harikasından biridir.
- The pyramids of Egypt are one of the seven wonders of the world.
Andrina'nın işleri ciddiye almadığını bilirim ama kendisi harika bir arkadaş.
- I know Andrina doesn't take things seriously, but she is a wonderful friend.
Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
- We all wondered why she had dumped such a nice man.
Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.
- I've always wondered what it'd be like to have siblings.
Onların hâlâ uyanık olması şaşılacak şey.
- It's a wonder they're still awake.
Onun hâlâ hayatta olması bir mucize.
- It's a wonder that she's still alive.
Hindistan cevizi yağı mucizeler yapar!
- Coconut oil does wonders!
O şaşkınlıkla etrafına bakındı.
- She looked around in wonder.
Sadece bir şaşkınlık şimdi bize yardımcı olabilir.
- Only a wonder can help us now.
Şaşırmak, merak etmek, anlamaya başlamaktır.
- To be surprised, to wonder, is to begin to understand.
O kızın kim olduğunu merak ediyorum.
- I wonder who that girl is.
Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
- I sometimes wonder if I am a girl.
The idea was so crazy that it is a wonder that anyone went along with it.
Miss Paynter had a little wonder as to whether the man, as she called Mr. Lacy in her own mind, had ever been admitted to this room. She thought not.
He's a wonder at cooking.
What a wonderful family!
- What a wonderful family.
The show was wonderful. You should've seen it.
- The show was wonderful. You should have seen it.
... I was wondering if you could speak to what you feel are the ...
... I was wondering if you have a favorite there. ...