sürekli olarak

listen to the pronunciation of sürekli olarak
التركية - الإنجليزية
(Hukuk) permanently

The man turned permanently blue after he drank the silver solution. - Adam, gümüş solüsyonu içtikten sonra sürekli olarak mavileşti.

perpetually
continually

Worm castings continually enrich the soil. - Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.

Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C. - Termosfer içinde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 derece Celsius'un hayli ötesine yükselir.

on and on
all the time
abidingly
constantly

I'm constantly telling her to behave herself. - Ona sürekli olarak terbiyesini takınmasını söylüyorum.

I am constantly forgetting names. - Sürekli olarak isimleri unutuyorum.

on
continuously, continually, all the time
incessantly

A bird is incessantly singing in my balcony. - Bir kuş sürekli olarak balkonumda ötüyor.

continuously

People are changing continuously. - İnsanlar sürekli olarak değişiyorlar.

You cannot get along with him because he speaks continuously. - O sürekli olarak konuştuğu için onunla anlaşamazsın.

evermore
invariably
in ordinary
(deyim) for good and all
for good

The store closed down for good. - Dükkân sürekli olarak kapandı.

Tom intends to live in Japan for good. - Tom sürekli olarak Japonya'da yaşamaya niyetleniyor.

(Konuşma Dili) now and again
consistently

Sami consistently denied having an affair with Layla. - Sami, Leyla ile ilişkisi olduğunu sürekli olarak reddetti.

Crime rates have been consistently decreasing over the past few decades. - Suç oranları son birkaç on yılda sürekli olarak düşüyor.

durably
continously
in constant
durable
perpetual
-den beri sürekli olarak
ever since
التركية - التركية
sıvırya
temelli
sürekli olarak
المفضلات