hoşlanma

listen to the pronunciation of hoşlanma
التركية - الإنجليزية
{i} liking

Just saying you don't like fish because of the bones is not really a good reason for not liking fish. - Kemiklerin balıklardan hoşlanmamak için gerçekten iyi bir neden olmadığından dolayı sadece balıklardan hoşlanmadığını söylüyorsun.

What's the difference between liking and loving someone? - Birinden hoşlanmak ve birini sevmek arasındaki fark nedir?

enjoyment
delectation
{i} enjoying
fancy

Somehow I have taken a fancy to that girl. - Her nedense o kızdan hoşlanmaya başladım.

enjoy

Tom didn't enjoy the concert at all. - Tom konserden hiç hoşlanmadı.

I'm surprised that Beth didn't enjoy her time at the farm. - Beth'in çiftlikteki zamanından hoşlanmadığına şaşırdım.

dislike

He is such a bad person that everybody dislikes him. - O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.

Of all the men that I dislike, my husband is certainly the one that I prefer. - Hoşlanmadığım tüm erkeklerden, kocam kesinlikle tercih ettiğimdir.

bond
zest
hoşlanmak
like
hoşlanmak
{f} delight
hoşlanmak
enjoy
hoşlanmak
to like, be pleased with; to enjoy
hoşlanmak
relish
hoşlanmak
{f} fancy
hoşlan
enjoy

Felicja enjoys watching TV. - Felicja, TV izlemekten hoşlanır.

Most young adults enjoy going out at night. - Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.

hoşlanmak
be attracted
hoşlanmak
take to
hoşlanmak
affect
hoşlanmak
bask
hoşlanmak
{f} care
hoşlanmak
cotton to
hoşlanmak
rejoice in
hoşlan
care for

I do not much care for this kind of drink. - Bu tür içkiden fazla hoşlanmam.

I don't care for foreign food. - Ben yabancı yemekten hoşlanmam.

hoşlan
{f} liking

Mary's boss is a bit too tactile for her liking. - Meryem'in patronu, onun hazzetmeyeceği kadar temastan hoşlanan biri.

I cannot help liking him in spite of his many faults. - Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.

hoşlanmak
care for
hoşlanmak
take kindly to
hoşlanmak
savour
hoşlanmak
be fond of
hoşlanmak
go for
hoşlanmak
fancy to
hoşlanmak
take a fancy to
hoşlanmak
to like, to enjoy, to go for sb/sth, to care for sb, to relish
hoşlanmak
click
hoşlanmak
be partial to
hoşlanmak
dig
hoşlanmak
be pleased with
hoşlanmak
be taken with
hoşlanmak
have a liking for smb
hoşlanmak
be taken by
hoşlanmak
take a shine to smb
hoşlanmak
rejoice
التركية - التركية
Hoşlanmak işi
hazzetme
Hoşlanmak
(Osmanlı Dönemi) TEVECCÜH
Hoşlanmak
hazzetmek
hoşlanmak
Hoşuna gitmek, hoş bulmak, sevmek: "Bilirsiniz ki ben, politika işlerinden hiç hoşlanmam."- B. Felek
hoşlanmak
Hoşuna gitmek, hoş bulmak, sevmek
hoşlanma
المفضلات