O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı.
- He used to bully his friends.
O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
- I used to often take walks along that river.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
O, bana Tom olarak hitap ederdi.
- She used to address me as Tom.
Tom, Boston'dan nefret ederdi.
- Tom used to hate Boston.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
- I'm not used to making speeches in public.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to keeping early hours.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.
I used to know a guy from the UK who pronounced mother without the r.