ferahlatıcı

listen to the pronunciation of ferahlatıcı
التركية - الإنجليزية
refresher
refreshing

He made a refreshing walk. - O, ferahlatıcı bir yürüyüş yaptı.

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

cordial
(Gıda) refreshment
ferahlatıcı şey
comfort
التركية - التركية
Ferahlık veren, ferahlık sağlayan
Ferahlık veren, ferahlık sağlayan: "Bir muhatap bulup içini dökmenin de ayrı bir tesellisi, ferahlatıcı bir tarafı vardı."- S. Ayverdi
ferahlatıcı
المفضلات