Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
- Tom had always wanted a daughter.
Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
- Tom had always wanted a daughter.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
- The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
Mary onun kızına bağırmakla ilgili kendini suçlu hissetti.
- Mary felt guilty about yelling at her daughter.
Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.
- Sami has had an incestuous relationship with his daughter.
Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was impatient to see his daughter.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Onun Mary adında bir kızı var.
- She has a daughter whose name is Mary.
Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was very impatient to see his daughter.
Your girl turned up on our doorstep.
The Chinese and Indians say all too often: I want a son, not a daughter.
... Usually on Wednesdays I take my daughter to school. ...
... that my daughter has an interest in herself, that I have an interest in her, that my wife ...