O şimdi bir mektup yazıyor.
- She is writing a letter now.
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
O zaman, Tom odadaki tek kişiydi.
- Tom was the only person in the room at the time.
Bay Clinton, o zamanlar Arkansas'ın valisiydi.
- Mr. Clinton was governor of Arkansas at the time.
Şu anda sipariş vermeye hazır mısınız?
- Are you ready to order now?
Şu anda istediğim para değil, fakat zamandır.
- What I want now is not money, but time.
Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
- He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.
- If it weren't for her help, I would not be alive now.
Şu an sadece ısınıyorum.
- I am only warming up now.
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
- Even now, we still doubt that he is the real murderer.
Ben o zaman Tom'la birlikte tam oradaydım.
- I was right there with Tom at the time.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.
- Even now there are occasional aftershocks.
The pudding was now ready to be served.