Tom dikkat çekici bir kişi.
- Tom is a remarkable person.
Bazı dikkat çekici sonuçlar elde ettik.
- We've had some remarkable results.
Tom'un bazı dikkate değer şeyler yaptığını gördüm.
- I've seen Tom do some pretty remarkable things.
O, dikkate değer sonuçlar elde etti.
- She achieved remarkable results.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Kırık bir çenesi var ve birkaç dişini kaybetti.
- He got a broken jaw and lost some teeth.
Etinin üzerine biraz tuz koy.
- Put some salt on your meat.
Biraz kahve ister misin?
- Would you like some coffee?
Bu yazılımı derlerken bazı sorunlarla karşılaşıyorum.
- I'm having some problems compiling this software.
Bazı öğrenciler otobüsle gitti, diğerleri de yürüyerek gitti.
- Some of the students went by bus, and others on foot.
Lindbergh'in tek başına sürekli transatlantik uçuşu kayda değer bir başarıydı.
- Lindbergh's solo nonstop transatlantic flight was a remarkable accomplishment.
İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.
- He made remarkable progress in English.
Fevkalade bir iş yaptın.
- You've done a remarkable job.
Tom fevkalade genç bir adam.
- Tom is a remarkable young man.
Onun müziğe olağanüstü bir yeteneği var.
- He has a remarkable aptitude for music.
Burada olağanüstü şeyler yaptın, Tom.
- You've done remarkable things here, Tom.
Onun çok dikkat çekici olduğunu düşündüm.
- I thought that was remarkable.
Bu bina dışarıdan dikkat çekici değildir ama içine bakarsanız çok güzel bahçeli bir iç avlu vardır.
- On the outside this building is not remarkable, but if you look inside there is a courtyard with a very beautiful garden.
Kimisi yürüyerek, diğerleri de bisikletle gitti.
- Some went on foot, and others by bicycle.
Denemenin birkaç hatası var fakat bir bütün olarak çok iyi.
- Your essay has some mistakes, but as a whole it is very good.
O, çok iyi olduğum bir şey değil.
- It's not something I'm very good at.
Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
- On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
Tom bir parça müzisyen.
- Tom is something of a musician.
Burası yaklaşık 500 yıl önce yapıldı.
- This was built some 500 years ago.
Yaklaşık 1:58'lik o akordun ne olduğunu tam anlayamıyorum. Birisi bana yardım edebilir mi?
- I can't quite figure out what that chord around 1:58 is. Can somebody help me out?
Yasal harcamalar, aşağı yukarı, ona 9.000 sterline mal oldu.
- The legal costs set him back something in the order of £9,000.
Sami aşağı yukarı yüz tane kadın kaçırdı.
- Sami kidnapped something like a hundred women.
Bazen acayip bir adam olabiliyor.
- Sometimes he can be a strange guy.
Bu evle ilgili acayip bir şey var.
- There's something strange about this house.
Tom'un kesinlikle bazı oldukça eski-moda fikirleri var.
- Tom certainly has some pretty old-fashioned ideas.
O, oldukça sık olan bir şeydir.
- That's something that happens quite often.
İngiliz önerisinin bazı bölümleri kabul edilemez görünüyor.
- Some parts of the British proposal seem unacceptable.
... The five major religions today are all rooted in this remarkable era. ...
... to honor and support our remarkable military families ...