ölümsüz

listen to the pronunciation of ölümsüz
التركية - الإنجليزية
immortal

No one of us is immortal. - Hiç birimiz ölümsüz değiliz.

A man's body dies, but his soul is immortal. - Bir insanın vücudu ölür, ama ruhu ölümsüzdür.

everlasting
deathless
immortal, everlasting, eternal; deathless, unforgettable
eternal

Change alone is eternal, perpetual, immortal. - Tek başına değişim, sürekli, sonsuz ve ölümsüzdür.

endless
undying

Tom bought an eternity ring for Mary, as a token of his undying love for her. - Tom ona duyduğu ölümsüz aşkın bir simgesi olarak Mary'ye bir sonsuzluk yüzüğü satın aldı.

imperishable
perpetual

Change alone is eternal, perpetual, immortal. - Tek başına değişim, sürekli, sonsuz ve ölümsüzdür.

eterne
timeless
ölüm
death

Is there life before death? - Ölümden önce hayat var mıdır?

Sometimes the first symptom of cardiovascular disease is death. - Bazen kardiyovasküler hastalığın ilk belirtisi ölümdür.

ölümsüz varlık
immortal
ölüm
decease
ölüm
passing away
ölüm
died

Tom died a natural death. - Tom doğal bir ölümle öldü.

He died an unnatural death. - O doğal olmayan bir ölümle öldü.

ölüm
capital

Many countries have abolished capital punishment. - Birçok ülke ölüm cezasını kaldırdı.

I will abolish capital punishment. - Ölüm cezasını kaldıracağım.

ölüm
demise
ölüm
dying

Dying's nothing. Start instead by living - not only is it harder, but it's longer as well. - Ölüm hiçbir şeydir. Onun yerine yaşayarak başla - sadece daha zor değil fakat aynı zamanda daha uzundur.

I do not fear death, but dying. - Ölümden korkmuyorum ama ölmekten korkuyorum.

ölüm
{i} killing

This is a killing machine. - Bu bir ölüm makinesi.

ölüm
{i} tomb
ölüm
mortem
ölüm
(deyim) dying breath
ölüm
kiss-off
ölüm
longed-for rest
ölüm
(Denizbilim,Gıda) mortality

Despite medical advances, ectopic pregnancy remains a significant cause of maternal mortality worldwide. - Tıbbi gelişmelere karşın dış gebelik, dünya çapındaki anne ölümlerinin önemli bir nedeni olmaya devam etmektedir.

ölüm
(deyim) last breath
Ölüm
exitus
ölüm
fatality

Life has a 100% fatality rate. - Hayat %100 ölüm oranına sahiptir.

ölüm
doom
ölüm
quietus
ölüm
murder

Fadil was sentenced to death for the murder of Dania. - Fadıl, Dania cinayeti nedeniyle ölüme mahkûm edildi.

Sami was convicted of murder and sentenced to death. - Sami cinayetten hüküm giydi ve ölüm cezasına çarptırıldı.

ölüm
human death
ölüm
{i} end

The novel ends with the heroine's death. - Roman bir kahramanın ölümü ile sona erer.

His death marks the end of a chapter in our history. - Onun ölümü tarihimizde bir dönemin bitişini gösterir.

ölüm
death of
ölüm
death for
ölüm
{i} last

Last year in the Philippines, earthquakes and tidal waves resulted in the deaths of more than 6,000 people. - Geçen yıl Flipinlerde, depremler ve deprem dalgaları 6000'den fazla kişinin ölümüne sebep oldu.

Tom had a near death experience last summer. - Tom geçen yaz yakın bir ölüm deneyimi yaşadı.

ölüm
{i} sleep

You shouldn't sleep with a coal stove on because it releases a very toxic gas called carbon monoxide. Sleeping with a coal stove running may result in death. - Kömür sobasıyla uyumamalısınız. Çünkü karbonmonoksit olarak adlandırılan çok zehirli bir gaz içerir. Kömür sobasıyla uyumak ölümle sonuçlanabilir.

Death is often compared to sleep. - Ölüm genellikle uykuyla karşılaştırılır.

ölüm
{i} ending
cennetteki ölümsüz çiçek
asphodel
Ölüm
(Tıp) mors
Ölüm
(Tıp) obitus
Ölüm
(Tıp) thanato
ölüm
passing
ölüm
kiss off
ölüm
rest

Death penalty has been restored in this country. - Ölüm cezası bu ülkeye geri getirildi.

ölüm
exit
ölüm
the great divide
ölüm
latter end
ölüm
way of death, manner of dying
ölüm
the reaper
ölüm
obituary

Tom Jackson's obituary said that he was born in Boston. - Tom Jackson'un ölüm ilanı Onun Boston'da doğduğunu söylüyordu.

ölüm
bitter end
ölüm
mortuary
ölüm
dissolution
ölüm
mortal

The people on this earth are all mortals. - Bu dünyadaki insanların hepsi ölümlüdür.

Death is the door that brings this mortal life that we have lived to an end and opens out to the eternal life to come. - Ölüm, yaşadığımız bu fani hayatın sona ermesi ve ebedi olan ahiret hayatına açılan kapıdır.

ölüm
the grim reaper
ölüm
necro

Necromancers can resurrect the dead. - Ölümçelenler ölüyü diriltebilir.

ölüm
departure
ölüm
longed for rest
ölüm
deadly

Sloth or laziness is one of the seven deadly sins. - Uyuşukluk ya da tembellik yedi ölümcül günahtan biridir.

The tip of the spear was dipped in a deadly poison. - Mızrağın ucu, ölümcül bir zehire batırıldı.

ölüm
death, end, decease, demise; murder
ölüm
fate

Everybody was waiting the same fate - death. - Herkes aynı kaderi bekliyordu - ölüm.

Death is everyone's fate. - Ölüm herkesin kaderidir.

ölüm
curtain
ölüm
latter
ölüm
parting
ölüm
mort

Rigor mortis sets in soon after death. - Vücudun katılaşması ölümden hemen sonra başlar.

The people on this earth are all mortals. - Bu dünyadaki insanların hepsi ölümlüdür.

التركية - التركية
Hiçbir zaman ölmeyecek olan, ebedî, layemut: "Nerede o süngü takmış birliğinin önünde ölümsüz gibi saldıran genç subay?"- A. İlhan
Hiç unutulmayacak, daima anılacak olan, ebedî
Hiçbir zaman ölmeyecek olan, ebedî, lâyemut
Hiç unutulmayacak olan kimse
(Osmanlı Dönemi) lâyemut
Ölüm
(Hukuk) MEVT
Ölüm
(Osmanlı Dönemi) ŞİAR
Ölüm
(Osmanlı Dönemi) GUL
Ölüm
emrihak
Ölüm
memat
Ölüm
(Osmanlı Dönemi) NEYT
Ölüm
(Osmanlı Dönemi) KAZIYE
Ölüm
vefat
Ölüm
(Osmanlı Dönemi) LİZAM
Ölüm
ebedi uyku
ölüm
Ölme biçimi
ölüm
Çok büyük sıkıntı, üzüntü
ölüm
Ölmesi istenen kimse veya şey için kullanılır
ölüm
Sona erme, yok olma, ortadan kalkma
ölüm
Sona erme, yok olma, ortadan kalkma. Çok büyük sıkıntı, üzüntü: "Sürgün benim için ölüm gibi bir şey olmuştu."- R. N. Güntekin. Ölmesi istenen canlı için kullanılan bir söz
ölüm
İdam cezası
ölüm
Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, mevt, irtihal, vefat: "Çenesinde babamın ölüm günü gördüğüm asabi buruşmalar var."- Y. Z. Ortaç. Ölme biçimi. İdam cezası
ölüm
Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, mevt, irtihal, vefat
ölüm
irtihal
ölümsüz
المفضلات