تعريف died في الإنجليزية التركية القاموس.
- ölmüş
Babası geçen sene ölmüş.
- His father died last year.
Kahraman erkek ve beyaz, yalnız geliyor, ailesi yok, ailesinden hiç söz etmiyor ve annesi ölmüş.
- The hero is male and white, he comes alone, he doesn't have a family, he never speaks of his family, and his mother died.
- ölü
Babasının ölümünden sonra aile şirketinin sorumluğunu üstüne aldı.
- He took charge of the family business after his father died.
Tom ölünceye kadar konserler vermeye devam etti.
- Tom continued giving concerts until he died.
- ölüm
O doğal olmayan bir ölümle öldü.
- He died an unnatural death.
Onun ölüm haberi beni şok etti.
- The news that he died was a shock to me.
- ol
- yumdu
- die
- {f} ölmek
Asker zerre kadar ölmekten korkmuyordu.
- The soldier was not in the least afraid to die.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
- died of wounds
- (Askeri) yaralardan ölen
- died down
- aşağı oldu
- died from
- oldu
- died in
- oldu
- died in vain
- pisi pisine gitti
- died in vain
- pisi pisine öldü
- died of disease
- (Askeri) HASTALIKTAN ÖLEN, HASTALIKTAN ÖLMÜŞ
- died of disease
- (Askeri) hastalıktan ölen
- died of disease
- (Askeri) hastalıktan ölmüş
- died of wounds
- (Askeri) YARALARDAN ÖLEN, YARALARDAN ÖLMÜŞ: DIED OF WOUNDS RECEIVED IN ACTION: MUHAREBEDE ALDIĞI YARALARDAN ÖLEN: Bir tıbbi tedavi servisine ulaştıktan sonra muharebede aldığı yaralar sonucu ölen bir muharebe zayiatı. Bu vakaları, muharebede aldığı yaradan dolayı ölü bulunan veya bir tıbbi tedavi tesisine ulaşamadan ölen (killed in action) muharebe zayiatından ayırdetmek esastır. Burada; bir tıbbi tedavi tesisine henüz hayatta iken varmanın bir kıstas olduğu dikkate alınmalıdır. Bak. "battle casualties'r
- died of wounds received in action
- (Askeri) harekatta alınan yaralar sonucu ölüm
- die
- {f} sıkıntıdan ölmek
- die
- metal kalıp
- die
- çok istemek
- die
- solmak
- die
- zar
- die
- oyun zarı
- die
- matris
- die
- göçüp gitmek
- die
- çenesi atmak
- die
- ruhunu teslim etmek
- die
- kırılmak
- die
- ahrete gitmek
- die
- dünyaya gözlerini yummak
- die
- hakkın rahmetine kavuşmak
- die
- mortoyu çekmek
- die
- (Tıp) zımba
- die
- yaşamını noktalamak
- die
- mühür rulosu
- die
- ömrünü tamamlamak
- die
- dünyaya gözlerini kapamak
- die
- talih
- die
- gözünü yummak
- die
- mortlamak
- die
- (Argo) tahtalı köye gitmek
- die
- hayata gözlerini yummak
- die
- ıstampa
- die
- vadesi gelmek
- die
- kıkırdamak
- die
- can vermek
- die
- ebediyete intikal etmek
- die
- hayatını teslim etmek
- die
- yaşamını yitirmek
- die
- ahreti boylamak
- die
- kandilin yağı tükenmek
- die
- postu vermek
- die
- rahmetli olmak
- die
- (Mekanik) erkek dış açma aleti
- die
- presdöküm kalıbı
- die
- mevta olmak
- die
- sönmek (ateş)
- die
- teneşire gelmek
- die
- can atmak
- die
- sönmek
- die
- kakırdamak
- die
- mort olmak
- die
- geber
Herkes birgün gebermek zorunda.
- Everyone must die one day.
- die
- birden bire durmak (makine)
- die
- birdenbire durmak (makine)
- die
- barbut
- die
- stop etmek
- die
- gitmek
- die
- pres kalıbı
- die
- damga
- die
- sona ermek
- die
- (Mekanik) pafta kalıbı
- die
- pafta lokması
- die
- {f} (ateş) sönmek
- die
- {i} balyoz
- die
- {f} öl
Hem Facebook'un hem de Twitter'ın en yaşlı üyesi olan Ivy Bean, 104 yaşında öldü.
- Ivy Bean, the oldest user of both Facebook and Twitter, died at 104.
Dalida aşırı dozda uyku hapından öldü.
- Dalida died from an overdose of sleeping pills.
- die
- bitmek
- die
- göçmek
- die
- {f} can atmak, çok istemek: Altan is dying
- die
- (Mühendislik) kalıp; pafta kalıbı (erkek diş açma aleti)
- die
- gözünü kapamak
- die
- olurum
- die
- oluruz
- died of
- vefatlar
- woman whose husband has died
- Eşi vefat etmiş kadın
- data orderwire; died of wounds
- (Askeri) veri emir ve komuta devresi; yaralardan ölen
- die
- helâk olmak
- die
- {i} (çoğ. dice) oyun zarı
- die
- bayılmak
- die
- {f} sıkılmak
- die
- ecel teri dökmek
- die
- {f} (makine) birdenbire durmak, stop etmek
- die
- (Tekstil) molet
- die
- mahvolmak
- die
- ölecek gibi olmak
- die
- {i} zar oyunu
- die
- {f} gebermek
Herkes birgün gebermek zorunda.
- Everyone must die one day.
- die
- {f} ölmek, vefat etmek
- die
- die a glorious death şerefli bir şekilde ölmek
- die
- {f} tatmak
- die
- dili çok fazla arzu etmek
- die
- {f} canı çıkmak
- die
- die away yavaş yav
- die
- kalıp
- die
- yivaçar lokması