He came here before noon.
- O buraya öğleden önce geldi.
This train left Aomori thirty minutes late, so we won't arrive at Tokyo before noon, I'm afraid.
- Bu tren Aomori'den yarım saat geç ayrıldı, bu yüzden maalesef Tokyo'ya öğleden önce varamayacağız.
She's supposed to be back by lunchtime.
- Öğle yemeği saatine kadar burada olması gerekiyor.
At lunchtime today, our usual restaurant was closed because of a funeral in the family.
- Bugün öğle yemeği vakti, ailedeki bir cenaze nedeniyle alışıldık restoranımız kapalıydı.
It took place around midday.
- Öğle civarında gerçekleşti.
It is midday. The men are eating lunch.
- Gün ortası. İnsanlar öğle yemeği yiyorlar.
I spent the whole afternoon chatting with friends.
- Bütün öğleden sonrayı arkadaşlarla sohbet ederek geçirdim.
I will be busy this afternoon.
- Bu öğleden sonra meşgul olacağım.