Onun hikayesi herkesin merakını uyandırdı.
- His story excited everyone's curiosity.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Tom'un nerede olduğunu merak etmekten başka yapabileceğim bir şey yok.
- I can't help but wonder where Tom is.
Tom, Mary'nin fikrini niçin değiştirdiğini merak etmekten kendini alamıyor.
- Tom can't help wondering why Mary changed her mind.