çoğunlukla

listen to the pronunciation of çoğunlukla
Türkçe - İngilizce
mostly

Success depends mostly on effort. - Başarı çoğunlukla çabaya bağlıdır.

The audience was mostly businessmen. - Seyirci çoğunlukla iş adamlarıydı.

usually

What you say is usually true. - Senin söylediğin çoğunlukla doğru oluyor.

Buses in the country don't usually come on time. - Ülkedeki otobüsler çoğunlukla zamanında gelmezler.

generally
mostly, commonly, usually, generally, as a rule, more often than not
commonly

Radishes are commonly used as a salad vegetable and eaten raw. - Turp çoğunlukla salata sebzesi olarak kullanılır ve çiğ yenir.

Sirius is commonly called the Dog Star. - Sirius çoğunlukla Dog Star olarak adlandırılır.

by a majority
with majority of votes
frequently

It happens frequently on vacation. - Bu çoğunlukla tatilde olur.

Tom is frequently free in the afternoon. - Tom öğleden sonra çoğunlukla boştur.

in the main

In the main, I am in favor of political reform if meaningful changes are made. - Çoğunlukla anlamlı değişiklikler yapılırsa ben siyasi reformdan yanayım.

often

Humility often gains more than pride. - Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.

The transition from farm life to city life is often difficult. - Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.

usual

Buses in the country don't usually come on time. - Ülkedeki otobüsler çoğunlukla zamanında gelmezler.

What you say is usually true. - Senin söylediğin çoğunlukla doğru oluyor.

mainly

The audience consisted mainly of students. - Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.

His failure was mainly due to carelessness. - Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

normally
principal
normal

Even though Tom eats mostly junk food, he rarely gets sick and his BMI is in the normal range. - Tom çoğunlukla abur cubur yese de, nadiren hastalanır ve Vücut Kitle İndeksi normal aralıktadır.

for the most part
largely

The audience was largely made up of very young children. - Seyirci çoğunlukla çok küçük çocuklardan oluşuyordu.

more often

More often than not, people believe what you tell them. - Çoğunlukla, insanlar kendilerine söylediğine inanırlar.

as a rule
ordinarily
more often than not

More often than not, a student will come up with the right answer.

principally
preponderate
ordinary
çoğunluk
majority

A majority voted against the bill. - Bir çoğunluk tasarıya karşı oy verdi.

The majority didn't accept the proposal. - Çoğunluk teklifi kabul etmedi.

çoğunlukla seçim
(Ticaret) majority voting
çoğunlukla seçmek
elect by majority
çoğunluk
(Kanun) quorum
çoğunluk
mass
çoğunluk
plurality
çoğunluk
generality
çoğunluk
the majority

The majority didn't accept the proposal. - Çoğunluk teklifi kabul etmedi.

They believed they were in the majority. - Onlar çoğunlukta olduğuna inanıyordu.

salt çoğunlukla seçmek
(Hukuk) to elect by a simple majority
çoğunluk
predominance
çoğunluk
run
çoğunluk
ruck
çoğunluk
preponderance
çoğunluk
majority, the generality
çoğunluk
the crowd

The crowd was mostly women and children. - Kalabalık, çoğunlukla kadınlar ve çocuklardı.

çoğunluk
bulk
Türkçe - Türkçe
Çoğu zaman, çoğu kez
Çoğunluğa dayanılarak
Çoğunluğa dayanılarak. Çoğu zaman, çoğu kez: "Çoğunlukla akşamları ve bazen sabahleyin sisler içinde kalıyoruz."- R. H. Karay
Çoğunluk
çokluk
çoğunluk
Sayı üstünlüğü, ekseriyet: "Kapatılmış bir siyasi partinin mensuplarının üye çoğunluğunu teşkil edeceği bir siyasi parti kurulamaz."- Anayasa
çoğunluk
Sayı üstünlüğü, ekseriyet
çoğunluk
(Osmanlı Dönemi) ekseriyet
çoğunlukla