Ultraviyole ışınlarının ani artışı araştırmacıları ozon deliklerinin varlığına inandırdı.
- The sudden increase of ultraviolet rays made the researchers believe in the existence of ozone holes.
O, bir araştırmacı olmayı planlıyorum dedi.
- He said, I plan to become a researcher.
İnsanlar onu büyük bir bilgin olarak düşünüyorlar.
- People thought him to be a great scholar.
O büyük bir siyasetçi ve dahası iyi bir bilgin.
- He is a great politician, and, what is more, a good scholar.
O şimdiye kadar yaşamış olanlar kadar büyük bir alimdir.
- He is as great a scholar as ever lived.
O bir alim ve şairdir.
- She is a scholar and poet.
Bu öğrenci zengin değil, o yurtdışında eğitim için bir burs kazandı.
- This student isn't rich, he won a scholarship to study abroad.
Burslar artık geçen yıl olduğu gibi bu yaz aynı öğrencilere verilmedi.
- This summer, no scholarships were awarded to students who received one last year.
A Shakespearean scholar.
Many scientists have the reputation of being eccentric.
- Viele Wissenschaftler stehen im Ruf, exzentrisch zu sein.
Harvard scientists have measured the amount of male hormone in the saliva of 58 single and married men with or without children.
- Wissenschaftler der Universität Harvard haben die Menge männlichen Hormons im Speichel von 58 ledigen und verheirateten Männern mit oder ohne Kinder gemessen.